30 Mart'ta Yalova'da seçimi kılpayı CHP kazanmıştı. Ak parti sonuca itiraz etti. Siyasal hukuk partilere itiraz hakkı verse de ben bu hakkın kullanılmasına çok taraftar değilim, zira sandık, üzerinde çok oynanacak, şaibe ithamına konu yapılacak bir sembol değildir. Açık hile emareleri görülmediği sürece sonuca boyun eğmek demokrasi kültürünün bir gereğidir.
Belli ki CHP 30 Mart'ta Yalova'da hakkıyla kazanmış. 1 Haziran'da bu bir kere daha tescil edildi. Millet iradesi sapasağlam istediği adayın ardında durdu.
Onun için CHP'yi tebrik etmek ilk yapılması gereken şeydir.
Ama özellikle Yalova seçimlerinin ortaya çıkardığı başka gerçekler var. Bu seçim "sandık herşey değildir" diyen CHP zihniyetini tekzip etmiştir. İşte Yalova seçimi... sonucu ne iktidar, ne sokak, ne polis ne de hakimler belirlemiştir. Sonucu millet ve sandık tayin etmiştir. Bu Tayyip Erdoğan için de böyledir, Kılıçdaroğlu için de böyledir.
Bir başka sandık sonucu: CHP demokrasi inancı kıt bir partidir. Demokrasi yolundan giderken eğer önüne yağlı bir iktidar maması uzatılırsa onun peşine takılır gider. Siyasi tarihimizde 27 Mayıs budur, 28 Şubat budur, 17 Aralık budur. Bu tarihlerde CHP hep sandık dışı iktidar devirme girişimlerine işbirlikçi olarak dahil olmuştur.
Oysa Yalova seçimleri CHP için didaktik bir mesaj üretti.
Nedir o mesaj?
Asla sandıktan ümidini kesme!
Ak parti sokakta değil ancak sandıkta devrilir!
Ak Parti yenilmez değildir. Çalışırsan yenersin!
Gezi sahtekarlarının peşinden değil milletin peşinden gidin!
Ve tabi en temel ders:
Sandık demokrasidir!
KILIÇDAROĞLU'NUN DÜNKÜ ZAVALLI HALİ...
İki gün önce bir seçim kazanmışsın. Partin bir ilde seçimi ikinci kez almış. Liderliğin bir kez daha kanıtlanmış. Moraller yüksek. Yalova seçimleri sana kullanabileceğin bir yığın argüman vermiş. Bir lider olarak Yalova seçimlerinin verdiği mesajları millete ve parti tabanına tercüme etmek, bu sonuçlardan hareketle tabanının motivasyon düzeyini yükseltmek Kılıçdaroğlu'nun ilk yapması gereken işti.
Ama o ne yaptı? Bir saat boyunca bu ülkenin seçilmiş başbakanına sövdü durdu.
Bir sövgü seansına dönüştürdüğü grup toplantısında ruh sağlığı bozuk, nefret duygusuyla yaşayan grupları beslemeyi tercih etti.
Kılıçdaroğlu'nu izlerken onunla ilgili ne düşüneceğimi bilemedim. Ama o grup toplantısında çok çarpıcı bir sahne ekranlardan belleklerimize aktı. CHP lideri ülkenin başbakanına seçim kazandığı günün ertesinde "diktatör bozuntusu, adam değil, yalancı, hırsız" derken, grup salonunun en azından yarısı genel başkanlarını hayretle ve hüzünlü bir yüzle izliyorlardı. Özellikle Deniz Baykal'ın ve Mehmet Haberal'ın yüz ifadesi unutulacak gibi değildi. Bir anamuhalefet liderinin ülkenin başbakanına bu seviyede hakaret etmesini onaylamıyor ve yakıştıramıyorlardı besbelli. O arada Kamer Genç'in yüzü geldi ekrana. Yüz ifadesinden anlaşılıyordu ki o da onaylamıyordu bu sövgü dilini. "Ben bile bu kadarını yapmıyorum" der gibiydi.
CHP lideri Kemal Bey, iki gün önce Yalovalıların kendisine ve partisine açtığı siyasi marj alanını grup toplantısında kullandığı dille bir kanalizasyona dönüştürmüş ve CHP'yi yeniden Yalova
seçimleri öncesine çekmiştir.
MHP DİKKAT!
MHP İle CHP arasında çok hızlı işleyen bir oy trafiğinin olduğu artık herkesin malumu. 30 Mart seçimlerinde bir çok seçim çevresinde bu trafiğin somut izlerini gördük. Mesela İzmir... MHP'nin çok iyi bir adayı olduğu halde MHP'lilerin önemli bir kısmı oylarını CHP adayına verdi.
Mesela istanbul... aynı şey yaşandı.
Partiler arasında oy transferleri olur, bu olağandır. Ancak oy transferi birbirine yakın partiler arasında yaşanır, MHP ve CHP gibi temel görüş farkları olan partiler arasında bu kadar kolay oy kaymaları oluyorsa orada başka bir sorun var demektir.
MHP için büyük tehlike, halkta "CHP'nin stepnesi" şeklinde bir algının oluşmasıdır.
