SARAY TARTIŞMALARI, ÜÇÜNCÜ BOYUT: HALA ANLAMADINIZ MI? MESELE SARAY DEĞİL!..
Bakın şu işe, muhalefet ve medya artistleri yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı eleştiriyorlar ve akılları sıra, zayıf halka olarak gördükleri yerden vurduklarını sanıyorlar.
Nedir o Tayyip Erdoğan'ın zayıf tarafı?
Sarayın 1000 tane odası varmış ve o kadar odayı Cumhurbaşkanı ne yapacakmış!
İşin bu tarafını "zayıf nokta" görüyorlar ve güya kurnazlık edip oradan vurduklarını sanıyorlar ama inanın, böyle düşünenlerin, amiyane olacak kusura bakmayın, alayı saftirik.
Lafı hiç dolaştırmayayım ve bunların neden "saftirik" olduklarını söyleyeyim: beyler, Cumhurbaşkanı yeni binayı boşuna CB Sarayı yapmadı, ülkeyi başkanlık sistemine hazırlıyor ve o saraya geçmesinin asıl nedeni, başkanlık sistemine geçmek konusundaki kararlılığı ve siyasi programı.
Bunu hala anlamadınız mı?
Evet, parlamenter sistemde bir cumhurbaşkanı için 1000 oda çok gereksiz bir nicelik ifade ediyor; peki o sarayı bir başkan sarayı olarak düşünün bakalım, kafanızda ne canlanıyor?
O vakit belki 1000 oda da yetmeyecek; zira başbakanlık kalkacak, devletin bütün kurumları Başkanlık Sarayı'nda toplanacak ve devlet bütünüyle oradan yönetilecek.
Peki, başkanlık sistemine geçiş nasıl olacak? Bunun siyasal yöntemi ve teknolojisi nasıl işleyecek?
Şöyle: 2015 Genel Seçimlerinde Ak Parti'nin Meclis'e 330 ve üzerinde milletvekili sokmasıyla başkanlık sistemine geçiş süreci otomatik olarak başlamış olacak. Ak Parti herhangi bir partiyle anlaşırsa Meclisten "başkanlık sistemine geçiş" anayasa değişikliğini yapar ve Cumhurbaşkanına gönderir, Cumhurbaşkanı onayladığı an da sürecin yarısı tamamlanmış olur ki, gerisi kolay.
Ya da, Ak Parti kendine ortak bulamazsa, yeni anayasayı başkanlık sistemine göre dizayn eder ve referanduma sunar. Halk başkanlık sistemi anayasasını onayladığı an da iş tamamlanır.
Yani AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanı en netameli işleri nasıl hallettiyse yine öyle halledecek:
Yani sorunu halka çözdürecek.
Bütün mesele 330 milletvekili.
Bugün CB Sarayı'nın 1000 odasına akıl erdiremeyenler o vakit o 1000 odanın neye yaradığını anlayacaklar!
O nedenle, boşuna çenenizi yormayın, biraz kafayı çalıştırın; mesele Saray meselesi değil; mesele başka!
DÖRDÜNCÜ BOYUT: YENİ SARAYIN GÜNAHLARI...
Sarayın maliyeti, büyüklüğü, yeri, gerekli olup olmadığı yönündeki tartışmalarda bir ciddiyet ve samimi bir ahlaki sorgulama görmüyorum ben. Herkes politika yapıyor, Kılıçdaroğlu gibi bazıları da "iktidara gelince Saray'ı ODTÜ'ye vereceğim" gibilerinden gayri ciddi lakırdılar serdediyor.
Yeni CB Sarayı hakkında bu üçüncü yazım, bir bütün olarak okunmasında fayda var: bana göre bu Saray'ın yapılması Cumhuriyetin başarısıdır. Başkent Ankara'ya büyük değer katmış ve "Başkent İstanbul'a mı gidecek?" endişelerini tarihe gömmüştür. Ayrıca "saray" kavramını da devlet kültürümüzde yeniden ihya etmiştir ki, bu kavramın "simit sarayı, kebap sarayı, düğün sarayı" şeklinde ayağa düşmesine belki mani olur. Sonuçta yeni CB Sarayı bir ufku ve ülkemizin hedeflerine dönük bir iddiayı ifade etmektedir. Bu bakımdan emeği geçenleri kutluyorum.
Ancak...
İki husus var ki bunları yazmazsam kendime saygımı kaybederim:
Birincisi, Sarayın yapıldığı yer önceki yazılarımda da belirttiğim gibi bir beton çöplüktü ve Saray o beton moloz 12 binanın yerine yapıldı. Fakat o alanda tartışmasız Ankara'nın en güzel mavi ladin, sedir çamları vardı. Harika yabani kestane ağaçları, ıhlamur ağaçları vardı. Zamanında Orman işletmesi orayı bir "arboretum", yani küçük bir canlı ağaç müzesi gibi tasarlamış. Saray inşaatında o harika ağaçlar hep kesilmiş. O ağaçlar köklerinden alınıp bir yere taşındı mı bilmiyorum ama eğer bu olmadıysa bana göre bütün Türkiye üzülmelidir o tabiat harikası ağaçlara. Ve ben bir saray için dahi kesmezdim o ağaçları. Üstelik bu işin çözümü de vardı: inşaatı doğu yakasından yüz metre geriye çekselerdi, o dediğim anıt ağaçların hiçbiri kesilmezdi.
Yeni Saray'ın ikinci bir günahı var ve bu birincisi kadar can sıkıcı: CB Sarayı'nın yapıldığı yerde, dediğim gibi beton yığını tam 12 tane iğrenç bina vardı. Onlar yıkıldı ve gerçek bir devlet temsil mekanı yapıldı yerlerine. Ancak, bu binaların yıkılıp yerine, o zamanki adıyla, yeni başbakanlık binası yapılmasına karar verildikten sonra ne oldu biliyor musunuz?
Orman Genel Müdürlüğü'nün zeki bürokratları o beton yığını binalarda muazzam restorasyonlar ve yenileme çalışmaları yaptılar.
Yıkılacağı kesin olan binalarda restorasyon yapmak, milyonlarca lira harcamak neyin nesidir, biri bana bunu açıklasın.
Ben bu soruyu yıllar önce Sabah Gazetesi'nin Ankara ekindeki köşemden de sordum ve bir cevap alamadım.
Bana göre bu bir yolsuzluktur ve buna izin veren bakan yerinde oturuyor, bunu yapan genel müdür de Ak Parti'de milletvekili olarak hayatına devam ediyor.
Nasıl olsa bütün günahların sırtına yüklendiği bir Tayyip Erdoğan var, herkes keyfine baksın.
İşte bunlar da yeni Saray'ın günahları...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- SARAY TARTIŞMALARI, İKİNCİ BOYUT: BİLDİKLERİMİZ-BİLMEDİKLERİMİZ... (09 Kasım 2014)
- SARAY TARTIŞMALARI, BİRİNCİ BOYUT: SOKULLU MEHMET PAŞA'DAN TAYYİP ERDOĞAN'A... (08 Kasım 2014)
- CUMHURBAŞKANIMIZDAN BEKLEDİKLERİMİZ... (06 Kasım 2014)
- TÜRKİYE FİİLEN GÜVENLİ BÖLGE KURMAK ZORUNDADIR! (05 Kasım 2014)
- İKİ İYİ İNSAN VE KAZANAN İZMİR (03 Kasım 2014)