Ak Parti'ye dönük duyguların temelinde kopkoyu bir kıskançlığın yattığını bilebilecek kadar tecrübeye ve gözlem pratiğine sahibiz.
Düşünün, CHP 1946'dan bu yana adam gibi bir iktidar yüzü görmemiş. Bu millete kendini sevdirememiş. Sadre şifa cinsinden millete yararlı bir işin sahibi olmamış.
Ak Parti'ye dönük bir kıskançlık ve hatta öfke duygusu imal etmek ve bu duyguları en geniş ölçekte kamuya maletmek CHP'nin bir tür siyaset yapma tarzı haline gelmiştir.
Siyasette gerginlik denilen ve herkesin Ak Parti'den bildiği arızanın nedeni de bilinsin ki CHP'nin bu siyaset tarzıdır.
MHP için de maalesef aynı durum geçerli. Dün Devlet Bahçeli'yi dinliyorum. Hükümeti fazla bonzai içip kafayı bulmakla itham ediyordu. O mümeyyiz vasfı güya ciddiyet olan Devlet Bahçeli'nin söylemi bu. Şimdi bu MHP bu söylemle mi iktidar adayı olacak?
Devlet Bey'e sormak lazım: hani ne oldu elips? Nereye kayboldu birden orta sınıf? Oysa Bahçeli'yi övmek için koca bir makale yazdım iki gün önce, anlıyorum ki gereksiz bir iş yapmışım.
Zira kimse Ak Parti'yi doğru düzgün eleştirmiyor, ya Kemal Kılıçdaroğlu gibi hakaret ediyor ya da Devlet Bahçeli gibi abuk sabuk laflar ediyor.
PKK partisini ise geçiyorum, eli kanlı adamların bu ülkede ne söyledikleri benim açımdan herhangi bir önem taşımıyor.
PARTİLER VE ADAYLAR
Her yıl aynı tartışma olur ve bu tartışma yanlış bir tartışmadır. Devlet bürokrasisinden önemli bir kesim Ak Parti'den aday olur ve bu eleştirilir. Bu yıl da aynısı oldu. Devletin ne kadar Ak Parti tarafından işgal edildiğine delil olarak gösterildi bu adaylıklar. Oysa demokrasi bakımından çok alkışlanacak bir hareket bu. Bir yüksek bürokrat koltuğunu, makam aracını, konforunu bırakıp siyasete soyunuyor, risk alıyor. Bunun neresi kötü. Üstelik biliyoruz ki çoğu listelerde kendilerine yer bulamayacak.
PARTİLER VE ADAYLAR
Her yıl aynı tartışma olur ve bu tartışma yanlış bir tartışmadır. Devlet bürokrasisinden önemli bir kesim Ak Parti'den aday olur ve bu eleştirilir. Bu yıl da aynısı oldu. Devletin ne kadar Ak Parti tarafından işgal edildiğine delil olarak gösterildi bu adaylıklar. Oysa demokrasi bakımından çok alkışlanacak bir hareket bu. Bir yüksek bürokrat koltuğunu, makam aracını, konforunu bırakıp siyasete soyunuyor, risk alıyor. Bunun neresi kötü. Üstelik biliyoruz ki çoğu listelerde kendilerine yer bulamayacak.
CHP ve MHP'den aday olanlar için de geçerli bu söylediğim. Üstelik muhalefet partilerinden aday olmak ayrıca taktire şayan. Kolay değil bir memurun bu kararı vermesi. Bu süreç ülkemizde demokrasinin ne kadar yerleşik bir kültüre sahip olduğunu gösteriyor. Diktatörlüğün olduğu bir ülkede olacak şeyler değil şu yaşadıklarımız.
Bir şey daha: hem iktidar partisinden hem de muhalefet partilerinden aday olan bürokratların ve sivil toplum yöneticilerinin hepsinin bir birinden kıymetli, iyi yetişmiş insanlar olduğunu görüyorum ve seviniyorum. İnşallah bu gözlemlediğimiz kalite aday oldukları partilerin gövdelerine eklemlenir.
Zira özellikle muhalefet ciddi bir kalite sorunuyla karşı karşıya.