Ulusal medyada tarım, gıda ve ormancılık alanındaki 'bilgi kirliliği'ni kendine dert edinmiş çok az kişiden biriyim. Ne yazık ki yazılı ve görsel mecranın yanı sıra sosyal medya yalan, yanlış ve/veya maksatlı haberler ile dolup taşıyor. Durum böyle olunca yani geçen hafta yazdığım gibi siyasi ya da ideolojik değerlendirmeler tamamen ön plana çıkınca, 'gerçekçi ve doğru analizler asla yapılamıyor' demek zorunda kalıyorum. Çünkü benim için resmin bütünü önemli. Sadece bir parçasını ele alıp, 'Tarım ve hayvancılığı bitirdiler' veya 'Her şey güllük gülistanlık' diye yazıp çizmek doğruyu yansıtmaz.
Bundan sonra fırsat buldukça "Tarımda hurafeler ve gerçekler" başlıklı yazılara devam etmeyi görev sayacağım.
ÇİFTÇİ KENDİ TOHUMUNU KULLANABİLİYOR - Şimdi gelelim birinci konuya, başka ifadeyle hurafelerin odağı haline gelmiş tohumculuğa...
Geçtiğimiz hafta Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Başkanı Savaş Akcan'ın Ankara'da düzenlediği yıl sonu sektör toplantısına katıldım. Şahsen de yakından tanıdığım Savaş Akcan, konusuna hakim bir üretici ve iş insanı. Tohumculuk sektörüne ilişkin güncel verileri paylaşan Akcan şunları söylüyor: "TÜRKTOB 4 yıldır bir çalışma yürütüyor. Bu kapsamda 171 çeşit tohumu gen bankalarında muhafaza ediyoruz. Projemiz bu yıl da devam ediyor. Bizim bitki ıslahında temel ihtiyacımız, bizim yerel tohumlarımızdır.
Yerli tohumun üretimi ve kullanılmasıyla ilgili sorunumuz yok. Biz sertifikalı olmayan tohumun ticaretine karşıyız.
Sertifika tohumun kimlik kartıdır, garanti belgesidir. Bu kadar stratejik özelliği olan bir ürünün ticareti elbette denetim altında olacak. Çiftçilerimiz kendi mahsullerinden elde ettikleri tohumları kullanabilir, takas edebilir. Bunu kim yasaklayabilir ki? Ancak ticarete konu edemez, para ile alıp satamaz." Bakınız burada çok önemli ve o ölçüde çarpıtılan bir husus var. Çiftçi kendi tohumunu istediği gibi kullanabiliyor, yalnızca bunun ticaretini yapamıyor. Niye derseniz, konu her türlü istismara açık da ondan! Dolayısıyla ticari faaliyete konu olan tohum mutlaka sertifikalı olacak. İşin ayrıntısı var ama oraya girmeden soruyorum, bu uygulamanın neresi yanlış?
TÜRKİYE'DE GDO'LU TOHUM YOK - Sosyal medya, 'Türkiye'de her şey GDO'lu oldu' diyor! Akıl alır gibi değil fakat böyle düşünenler de çoğunlukta!
Peki Savaş Akcan ne diyor: "Türkiye'de GDO'lu ürün yok, üretilemez ve ithal edilemez. 5799 sayılı yasa bunu engelledi. Buna rağmen oluyor mudur?
Bize hiçbir ihbar gelmedi. Tohumculukta GDO'lu tohum sattığı için ceza alan kimse yok. Türkiye topraklarına GDO'lu tohum ekilemez. Ekilirse 5 ile 12 yıl arası hapis ve ciddi para cezası bulunuyor. Ayrıca, Hibrit tohum dediğimiz teknolojinin GDO ile hiçbir ilgisi yoktur. Gen transferi söz konusu değildir." Akcan sözlerine şöyle devam ediyor:
BİLİMSEL DAYANAĞI YOK
"Hibrit melezleme demektir. Dünya var olduğundan beri doğanın kendi kendine gerçekleştirdiği bir yöntemdir. Doğadaki melezlemeden tek farkı bilim insanları tarafından bilimsel veriler ve araştırmalar eşliğinde kontrollü ortamda yapılmasıdır. Burada doğal olmayan hiçbir unsur yok. Hibrit tohumlar kısırdır hatta insanlarda kısırlık yapar deniliyor. Bunlar da bilimsel dayanaktan yoksun, yanlış bilgiler. Hibrit tohumla ürettiğiniz bir ürünün çekirdeğini/tohumunu tekrar tohum olarak kullanabilirsiniz.
Ancak bu tohum ilk ektiğiniz hibrit tohum değildir. Melezleme geriye doğru gittiği için özelliklerinin bir bölümünü kaybetmiştir. Yine ürün alırsınız ancak, ilk tohumdaki verimi, kaliteyi beklemek bilim dışıdır." Haftaya devam ediyorum.