Geçtiğimiz hafta Antalya'da ANFAŞ'ın düzenlediği HO-RE-CA (Hotel-Restoran-Cafe) ve Gıda Fuarına davetli olarak katıldım. Güzel bir organizasyon oldu. Çok sayıda etkinlik yapıldı. Bunlardan biri de ETÜDER (Ev Dışı Tüketim Tedarikçileri Derneği) ve Fazla Gıda A.Ş.'nin işbirliğiyle "HO-RECA Kanalında Gıda İsrafının Önlenmesi" konulu paneldi. Okurlarımız hatırlarsa, bu köşede sıklıkla gıda israfı ve kayıpları konusunu ele almaktayım.
Yine fırsat buldukça dünyadan örnekler vererek gıda israfının küresel boyuttaki önemine dikkat çekmeye çalışıyorum.
Bu çerçevede düzenlenen ve mutfak şeflerinin de büyük ilgi gösterdiği panel, tarımdan başlayarak sofrada son tüketiciye ulaşana kadar gerçekleşen israftan, tabaktaki israfa kadar pek çok konuda geniş tartışmalara sahne oldu.
BEN YİYEMEDİM ÇOCUĞUM YESİN
Toplantıda öne çıkan mesajları sizlerle paylaşmak istiyorum. Halk Sağlığı Uzmanı Rumeli Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Oğuz Özyaral, "Şimdi ebeveynler 'ben yiyemedim çocuğum yesin' şeklinde davranarak bana göre yanlış yapıyor. Çocuk yokluğu görmediği için varlığın kıymetini bilemiyor. Çocuklarımıza gıdanın önemini ve israf konusunu anlayabileceği şekilde anlatarak gıdaların israf edilmeden gelecek nesillere aktarılmasını sağlamalıyız," diyor. Bu sözlere katılmamak mümkün mü? ETÜDER Başkanı Melih Şahinöz de, "Evin dışında yapılan tüketimde biz tabağı ve ortamı görüyoruz, eğer tabak ve ortam iyiyse, yediğimizden keyif alıyorsak, aldığımız servisten de memnunsak oradan hesabımızı ödeyip çıkıyoruz fakat o ürünün oraya kadar nasıl geldiğini bilmiyoruz.
İsrafı önlemek için tedarikte ne yapacağız, aslında ürünün nasıl üretilmesi gerektiğini herkes biliyor fakat üretici ya da dağıtıcı rekabetle veya krizle karşı karşıya kalınca ürünü ucuzlatıyor. Ürünlerin doğru şekilde üretilmesi lazım" diye konuşuyor.
Bunlar elbette güzel sözler ancak topluma ne ölçüde yayılıyor, doğrusu orada kuşkularım var. Çünkü hala gıda israf ve kayıpları ile ilgili olarak Türkiye'de akıl almaz bir kayıtsızlık söz konusu. Yoksa yine her şeyi devletten mi bekliyoruz?
GIDA ATIĞINI NASIL ÖLÇECEĞİZ
Fazla Gıda Satış Müdürü Gökmen Güven ise, "Fazla Gıda 3 yıldır gıda atığıyla mücadele ediyor. Türkiye'de gıda atığına dair net bir veri yok, 2014'te yaklaşık sadece üretim ve tüketim arasında 250 milyar lira olduğu düşünülüyor. Ama bunun içerisinde tarlada ya da evde atılan çöp yok. Şu anda nedir derseniz, 300 milyar lira seviyesinde olduğu varsayıyoruz.
Aşçılar daha iyi bilir, ürün alırken fiyatı ve performansı günlerce tartışılıp deneniyor fakat ürün çıkarken çöp olarak çıkıyor.
Kimse atığın ne kadar, ne aşamada ve ne sebeple oluştuğunu bilmiyor. Türkiye'de de, dünyada da atığı nasıl değerlendireceğimizi ve nasıl azaltacağımızı bilmiyoruz çünkü ölçmüyoruz. Biz bunları ölçmek için gıda atığı ile ilgili bir mücadele başlattık ve 3 yıl önce bir perakendeciyle 50 kg ile başlayan mücadelemiz şimdi ayda 1000 tona geldi" açıklamasını yapıyor.
Tam da burada gıda atığını ölçüm sorununu mutlaka dikkate almak gerek...
HER ŞEY DAHİL DEVAM EDECEK Mİ
Bugün son ama çok düşündürücü notlar da şöyle; atığın yüzde 27'si otellerden çıkıyor.
Kahvaltıda yüzde 24, öğle yemeğinde yüzde 31 ve akşam yemeğinde yüzde 45 atık var. Atık maliyetinin yüzde 45-50'si kırmızı et, beyaz et, deniz mahsullerinden oluşuyor. İkinci kalem ise meyve ve sebze.
Rakamlar böyle olunca sektör artık, çok konuşulan 'Her şey dahil' sistemini masaya yatırmaya hazırlanıyor.