Artık, "Nerde bu devlet" demenin bir anlamı yok. Bu sorun halka ait, öyleyse halk çözmeli. Elbette devlet seyirci kalmayacak. Destek olacak, katkı verecek ama kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz! Bugün aslında başka bir konuda yazacaktım. Ancak 'bitmeyen sorun' Ödemiş'in patatesi tekrar gündeme geldi.
Çünkü biz bir türlü sorunun kendisiyle yüzleşmiyoruz, etrafında dolaşıyoruz. Evet bugün konjonktürel bir olay yaşıyoruz fakat bu sorunu Ödemişliler çözmeli...
SALGIN TÜKETİMİ DÜŞÜRDÜ
Üstüne üstlük, bir de ne oldu, korona virüs yüzünden lokanta, kafe, yurt ve yemekhane gibi önemli tüketim merkezleri kapanmak zorunda kaldı. Dolayısıyla tüketim ciddi ölçüde, yani yüzde 70 düştü ve tabii buna bağlı olarak talepte büyük daralma meydana geldi. Depolarda kalan patates 50 bin ton dolayında. Bugüne kadar hiç olmamıştı. Dahası Adana hasadı ile Ödemiş çakıştı. Başka ifadeyle hem üretim fazlalaştı hem tüketim azaldı. Gerçekten çok bilinmeyenli denklem. Çözüm zor görünüyor fakat Adana patatesi ihracata giderse biraz rahatlama olacak. Ödemiş patatesi ince kabuklu olduğu için depolama ve ihracatta sıkıntı yaşanıyor. Hatırlayanlar için söylüyorum, bir süre önce 'Dünya tarımını zor günler bekliyor' başlıklı bir yazı yazmıştım. Maalesef böyle, bu bir küresel gerçek ve bundan kaçış yok. Ama her şeyi de oluruna bırakmamak gerekiyor derken ani bir gelişme ile patates ihracatının önü açıldı. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü, 'Patates ürününde oluşacak arz fazlasının bir kısmının ihracat ile değerlendirilmesi' maksadıyla yerinde bir müdahale yaptı.
ÇÖZÜMÜ BİZ YAPMALIYIZ
Sadede gelirsek, bu sorun yapısal yani kalıcı. Kesinlikle köklü bir çözüm gerekiyor.
Şimdi bölgenin akil insanlarından Ödemiş Ticaret Odası Başkanı Rıfat Eriş'e kulak verelim: "Patateste toprak altı 50 krş. Adana ve Ödemiş hasat zamanının çakışmasının yanında hep söylediğimiz gibi planlı tarım politikasına mutlaka ihtiyaç var. İşte tarım sektöründe olan bizlere bu noktada düşen önemli görevler söz konusu. Halk hasat zamanında ürünlerin fiyatının düşeceğini bilmiyor. Halk patates, soğan, sarımsak gibi ürünlerin depolanması gerektiğini de bilmiyor. Bir ürünün fiyatının yüksek olması o ürünü üreten üreticilerin çok para kazandığı anlamına da gelmiyor. O ürünün maliyetlerinin yükselmiş yanı sıra sabit maliyetlerin de artmış olabileceği unutulmamalı. Çiftçi kazanamazsa aç kalırız. Bu Pandemi sürecinde ispatlanmış oldu."
ÇİFTÇİ KAZANIRSA HERKES KAZANIR
Rıfat Eriş gönderdiği açıklamada çok somut sözler söylüyor: "Halk dilinde pazar çok pahalı gibi sözlerin artık söylenmemesi gerekiyor. Bunu söyleyen kişilerin önce tarımsal üretimin zorluğunu anlaması gerekir.
Kendileri imkan verilse 1 yıl bile çalışıp o üretimi yapamazlar. Genellikle de pazarın yüksek olmasından şikayet edenler masa başında çalışanlar. Eskiden bir ürünün sezonu vardı. Şimdi 12 ay aynı ürünleri bulabiliyoruz, bu da hasatın olmadığı zamanlarda fiyattan şikayet etmememiz gerektiğini gösteriyor. Biz iyi üreten bir tarım ülkesiyiz.
Diğer sektörlerin tekrar canlanabilmesinin yolu da aslında çiftçinin gelirini artırmaktan geçiyor. Bu sebeple önceliğimiz çiftçimizi para kazandırmak olmalı. Pandemi sürecinde bütün ülkeler öncelikle kendi vatandaşının gıda güvenliği için ihracatı kısıtladı.
Üreticiler özellikle tüketimin fazla olduğunu ispat etmeden ihracat izni alamıyor. Ancak bu durum bürokratik engeller yüzünden uzun sürerse ürünlerin tarlada çürümesi kaçınılmaz olur. Bu noktada bakanlıklar hızlı karar vermeli ve ihracatın şu anda patateste yapıldığı gibi hızlıca önünü açmalıdır."