Soma'daki ateş sadece düştüğü yeri değil, bütün Türkiye'nin kalbini yaktı. Büyük millet olmanın sonucu bir kere daha görülüyor. Birçok vatandaş seyahat ve tatil planlarını iptal etti. Turizm firmaları boş kalan yerleri için üzgün değiller. Felaketzede aileler ve çocukları için yardımlar çığ gibi büyüyor. Gidenler geri gelmez ama yaralar sarılacaktır. Milletimizin hamiyeti ve mayası sağlamdır. Biz hep böyleyiz.
19 Mayıs 1919'da da böyleydik. Bu tarih, bütün yorgunluğuna ve yoksulluğuna rağmen Anadolu halkının direnmesi ve şahlanışının başlangıcıdır. Bu halkın mayasını çok iyi tanıyan Mustafa Kemal ona güvenerek işe başladı.
Anadolu insanı kanaatkar ve fedakardır. Savaşlar, yoksulluklar ve sıkıntılar karşısında kolay kolay yıkılmaz. Milletimizin çoğunluğu olumlu davranışlara sahiptir. Hızlı hayat temposunun içinde bir kısmımız dağılır gibi olursak da, büyük kitle ve ana damar hep sağlamdır. Çeşitli felaket ve sarsıntılara rağmen ayakta ve güçlü kalabiliyorsak, bunu bu mayaya borçluyuz. İbrahim Tenekeci sorar:
Kim Bu İnsanlar?
Ve Namık Kemal'in Vatan Yahut Silistre isimli kitabından bir örnek sunar. Vatan Yahut Silistre yazıldığı yıllarda çok ilgi görmüştü. Lise edebiyat derslerinde ismi geçerse de yeterince üzerinde durulmaz.
Eserdeki karakterler arasında tarihi gerçekliği en çok bilinen, Abdullah Çavuş'tur ve asıl adı Mustafa Çavuş'tur. Manisa'nın Menemen kazasının Emiralem köyündendir. Silistre Savaşı'na katıldığı zaman yirmi, yirmi beş yaşlarında idi. Savaştan sonra hükümet kendisine maaş bağladı, fakat çalışabilecek durumda olduğu için devlete yük olmak istemedi ve bu maaşı kabul etmedi. Aradan tam elli beş yıl geçtikten sonra, 1909 yılı Ağustos ayında, Mustafa Çavuş, bir gün İstanbul'a çıkageldi ve hükümet kapısına dayandı. Yaşı seksene yaklaştığı için çalışacak hali kalmamıştı. Bu sebeple, hükümetin vaktiyle kabul etmediği yardımına artık ihtiyacı vardı. Hükümet dileğini yerine getirdi ve Mustafa Çavuş köyüne döndü.
***
"Kim bu insanlar?" diye sormuştuk. İ. Tenekeci, sorumuzun cevabını verir: Mustafa Çavuş'un torunları, der ve ilave eder: "İnsanımız içinde değişenler ve şaşıranlar mutlaka olmuştur, olacaktır. Fakat çoğunluk, inanıyorum ki, özünü ve ruhunu korumaktadır. Ayrıca, küçük bir çabayla kazanılacak çok kalp vardır."
***
Ben de aynen böyle düşünüyorum. İnsanımızı sevmeli ve onlara güvenmeliyiz. Bir örnek de ben hatırlatayım:
İstiklal Savaşındaki hizmet ve katkılarından dolayı bazı kimselere madalya ve maaş verilmeye başlanmıştı. Eyüp Hatuniye dergahı şeyhi Sadedin Efendi'ye de verilmek istenince o kabul etmedi. Açıklaması şöyle: "Oğlum biz bu işi madalya için yapmadık. Biz derviş adamlarız. Bize, din ve vatan yolunda vacip olan bir hizmeti yapmamızın karşılığı olarak madalya almak yakışmaz." (İsmail Kara'dan)
Sıkça rastladığınız açıkgözler, açgözlüler sizi yanıltmasın, ümitsizliğe düşürmesin. Abdullah Çavuşların, Sadeddin Efendilerin torunları bugün de vardır ve hep olacaktır.