Mesnevi'nin 19'uncu beytinin anlamı şöyle: "Ey oğul; bağını kopar ve kurtul. Ne vakte kadar altın ve gümüş esiri olacaksın!"
Burada 'bağ'dan murat nefis, para pul, mal mülk, kısaca madde bağıdır. Beyitte geçen altın, gümüş maddenin simgesidir. Bir kimsenin yegane amacı para biriktirmek, çok mal mülk kazanmak olursa, sonunda onların kölesi haline gelir. Daha çok kazanmak için her yolu meşru görür.
VAHŞİ KAPİTALİZM
Batıdaki 'vahşi kapitalizm' böyle doğdu. Sanayileşme sırasında insanlar kötü şartlar altında karın tokluğuna çalıştırıldı. Uzakdoğu, Hindistan ve Afrika insafsızca sömürüldü. Böylece büyük sermaye doğdu.
Bu sermeyenin ahlakı yoktur. Ne pahasına olursa olsun devamlı büyümek ister. 2'nci Dünya Savaşı'ndan sonra dünya 50 kat zenginleşti. Ama gelir dağılımında büyük bir uçurum var. Dünyadaki toplam servetin yarıya yakını, nüfusun sadece yüze birinin elindedir.
Bugün Irak ve Suriye'yi kan gölü haline getirenler, oradaki petrole gözünü dikmiş olan vahşi kapitalistlerdir.
Bir gazete manşeti: "İngiliz ve ABD silah devleri Suriye ile uçtu."
Bölgesel savaşları çıkaranlar arasında silah üreticilerinin ve silah tüccarlarının rolü büyüktür. Arap baharı ve Suriye iç savaşından beri buralara milyonlarca dolarlık silah satıldı.
ÖLÇÜ VE DENGE
Asıl konumuza dönelim; hırsının, ihtirasının, bencilliğinin esaretinden kurtulamayan insanın yapamayacağı vahşet yoktur.
Evet, asıl konu insandır, insanın iç dengesini kurabilmesidir. Bu dengede maddi hayatı ihmal etmek yoktur.
Para mal mülk, sermaye elbette lazımdır. Ama ahlaklı ve hak edilmiş olmalıdır.
İnsan Hak'tan geldi, gene O'na dönecektir. Bu dünyada madde-mana dengesini kurabilmişse, dönüşü yüz akıyla olur. Ölçü şudur: El işte gönül Hak'ta olmalıdır.
Hz. Mevlana para ve mal mülkü denize benzetir. İnsan da denizdeki gemidir. Geminin yüzmesi için elbette su lazımdır. Fakat su, geminin içine dolarsa onu batırır. Para cebimizde olmalı kalbimizde değil.
Cebimiz boş olmayacak, çok kazanacağız ama haklı ve ahlaklı şekilde. Baştaki beyti manzum şekliyle bitirelim:
"Kurtul, zincirleri kırıp ey oğul/ Yetmez mi ki oldun altınlara kul!"