• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Bekir Sıdkı Sezgin MEHMET DEMİRCİ

Bekir Sıdkı Sezgin

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 01 Ocak 2017, 21:10

Bekir Sıdkı Sezgin (1936- 1996) Türk Musikisi'nin önemli şahsiyetlerinden biridir. Bestekar ve ses sanatçısıdır.
Bu yıl Konya'daki Şebi Arus törenleri sırasında, 16 Aralık akşamı yapılan mukabelede, onun Muhayyer Sünbüle makamındaki Mevlevi Ayini icra edildi.
Vefatının yirminci yılı dolayısıyla, onun adına oğluna bir şükran plaketi verildi.
Bekir Sıdkı Sezgin 1936'da İstanbul Şehremini'de doğdu.
Duruşu, tavrı, vakarı, edebi ve güzel simasıyla tam bir "İstanbul Efendisi" idi. Babası irfan sahibi ve musiki bilen bir cami görevlisiydi. Annesi ud çalardı. Onlardan musikimizi öğrenmeye başladı. Bu arada hafızlığını tamamladı.
Devrinin meşhur musiki adamlarından istifade etti.
1946-48 yıllarında zaman zaman ziyaret ettiği İzmirli bestekar Rakım Elkutlu'dan eserlerini meşk etti. Babasının teşvikiyle İstanbul Belediye Konservatuvarına girdi ve orayı bitirdi.
1956'da Denizli'deki askerliğinden sonra İzmir'e yerleşti. 20 seneye yakın TRT İzmir Radyosu'nda çalıştı. Solist, repertuvar hocalığı ve koro şefliği yaptı.
1976'da İstanbul'da açılan Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı hocalığına tayin edildi. İzmir'den ayrılıp İstanbul'a yerleşti.
İstanbul Radyosu ve TRT denetleme kurulunda hizmet verdi.
Vefatına kadar konservatuvar hocalığına devam etti.

DONANIMLI

Bekir Sıdkı musiki kabiliyeti yanında ailesi bakımından şanslıdır.
Babasından dini musiki öğrendi. Ud çalan annesinden ilk meşkettiği eserin Şerif İçli'nin, "Derdimi ummana döktüm asumana inledim" mısraıyla başlayan hicaz şarkı olduğunu söyler.
Bizim musikimiz, çok taraflı bir donanıma sahip olmayı gerektirir.
Sezgin'e göre iyi bir musikişinas olabilmek için musiki birikiminin edebiyat ve tasavvuf bilgileriyle desteklenmesi gerekir.
Ayrıca aruz vezni iyi bilinmelidir.
Kendisi bu meziyetlere sahipti.
Sanatkarımız, kafa ve göğüs seslerini kullanarak ortaya koyduğu ses hakimiyetiyle, geniş repertuvar bilgisi ve yumuşak üslubu ile kusursuz icraya sahipti.
Eserlerini okurken adeta yaşadığı boyutun daha ötesine geçerek oralardan birtakım sesleri hissettiğini söylerdi.
Küçük yaşta aldığı dini musiki eğitiminin onun icracılıktaki en önemli alt yapısını oluşturduğunu hemen vurgulardı.
Musikinin sadece teknik bilgiyle ya da kitaplardan değil meşk yoluyla, yani iyi bir ağızdan (fem-i muhsin) usta-çırak ilişkisiyle dinleyerek ve izleyerek öğrenilebileceğini ifade etmiş ve hayatı boyunca bu anlayışı savunmuştur.
Mevlevi ayini, tevşih, durak, sala, şügul, ilahi, na't, münacat, peşrev, saz semaisi, kar-ı natık, karçe, beste, ağır semai, yürük semai, şarkı, çocuk şarkısı formlarında 100'e yakın eser bestelemiştir.
Son bestelerinden biri Mustafa Tahralı'nın güftesi üzerine yaptığı hüzzam kar-ı natıktır.
(Bkz. DİA, c. 37)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.