Bu köşede sık sık örnek davranışlardan ve gizli kahramanlarımızdan söz ederim. Bunlardan biri de Dr.
Erdoğan Öztürk'tür (1938- 2016).
Kendisini ufak tefek bir kimseydi ama son derece vakur tavrıyla saygı uyandırırdı. Ölçülü konuşması, sevecen ve derin bakışlarıyla etkileyici bir kişiliğe sahipti.
Fransa'da doktora yaptı. Fakat genç sayılabilecek yaşta Basedow Graves denen onulmaz bir göz hastalığına yakalandı. Bu yüzden doktoradan sonraki kariyerini devam ettiremedi.
Erdoğan Öztürk inançlı ve derviş insandı. Halinden ve rahatsızlığından dolayı hiçbir zaman şikayetçi olmadı.
Çevresindekilere pozitif enerji aktarmaya devam etti.
Vefatı dolayısıyla, İdris Alhanlıoğlu, Kubbealtı Akademi Mecmuası'nın Ocak 2017 sayısında bir yazı yazdı:
"Küçük Dev Adam: Erdoğan Öztürk".
Bu yazıdan iki not aktaracağım.
İHTİLALDEN DEMOKRASİYE
Erdoğan Öztürk 27 Mayıs 1960 ihtilali sırasında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Talebe Birliği Başkaıydı.
27 Mayıs'ı bugün 70 yaşın altındakiler hatırlamaz, memleket çok ağır şartlar içindeydi.
İhtilalden sonra Milli Birlik Komitesi'nin başına getirilen Orgeneral Cemal Gürsel, Ankara'daki talebe birliği başkanlarını Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne çağırtıp bir salona toplar. Sağında solunda otomatik uzun namlulu silahlı subaylar vardır. Kendisi kürsüye çıkar, öğrenciler karşısında ayakta durmaktadır.
Gürsel, 27 Mayıs hakkında ne düşündüklerini sormaktadır. Her öğrenci adını ve fakültesini söyleyerek cevap verir ve her biri bu ihtilalin iyi olduğunu ve mutlaka yapılmasının gerekli olduğunu söyler. Sıra Erdoğan Öztürk'e gelince şu cevabı verir: "Tarihimizde bir takım ihtilaller olmuştur, bu yapılan da bir ihtilaldir.
Ama en kısa zamanda demokrasiye dönülmesi gerekir." Sağındaki ve solundaki öğrenciler dirsekleriyle vurup "Ne diyorsun sen, başımıza iş açacaksın!" diye fısıldaşırlar.
En son öğrenciden sonra Cemal Gürsel, "Şimdi ben de bu konudaki fikrimi söylüyorum: Ben de o küçük adam gibi düşünüyorum.
En kısa zamanda demokrasiye geçilmelidir" der. Daha sonra Erdoğan Öztürk'ü birkaç defa köşke davet ederek özel sohbet eder ve bazı taleplerde bulunur.
YÜKSEK AHLAK
Erdoğan Öztürk çok temiz kalpli ve iyi niyetli olduğundan giriştiği her işi başarmıştır. Gözlerindeki ağır rahatsızlığın tedavisi için o sıralarda görevli olduğu Erzurum Atatürk Üniversitesi tarafından Avrupa'ya gönderilmişti.
Kendisi için tahakkuk ettirilen harcırahın yarıdan daha azını harcayarak yurda döner ve geri kalan parayı iade etmek ister.
Mevzuata göre bu paranın iadesinin mümkün olmadığı ve esasen kendisinin hakkı olduğunu söylerler.
Erdoğan Bey iade etmeyi kafaya koymuştur, konuyu araştırır ve Maliye Bakanı ile başka birkaç bakanın daha imzalayacağı bir kararname ile paranın iadesinin mümkün olacağını öğrenir.
Ankara bürokrasisini bilen biriydi, uğraşıp gerekli başvuruları yaparak bakanların kararnameyi imzalamasını sağlar ve parayı devlete geri öder.