Geçen yıl 15 Temmuz'da, Türkiye bir ölüm kalım mücadelesi yaşadı. Sarsıntıları hala devam ediyor. Geçenler çabuk unutuluyor.
Darbeci zihniyetin sökülüp atılması sanıldığından zorlu çıktı. Ordudan Emniyet güçlerine,Yargıdan Üniversiteye kadar önemli kurumlarımız büyük sıkıntı içinde.
"At izinin it izine karışması" sonucu bir mağdurlar kitlesi oluştu.
Zaman içinde bu tür sorunlar çözülecektir.
Ama kolay kolay düzelemeyecek korkunç bir durum söz konusudur. Nedir o? İnsanımızın, dini değerlere ve ahlak anlayışına güveni sarsılmıştır.
FETÖ lideri bir din adamıydı. Şöhretini İzmir Bornova'da yaptığı vaazlarıyla elde etti. Din demek ahlak demektir. Dinin asıl amacı güvenilir ve ahlaklı insan tipi yetiştirmektir.
Geriye dönüp baktığımızda FETÖ zihniyetinin, ahlak anlayışını ayaklar altına aldığını açıkça görüyoruz.
ÇEVRİLEN DOLAPLAR
FETÖ hareketi başlangıçta araştırmacıları yanıltan bir görüntü verdi. Onu bir "sosyal ahlak hareketi" olarak veya "Türk modernleşmesinde maneviyat ve ahlak alanındaki boşlukları doldurmak üzere İslam'a dayalı bir alternatif modernite projesi" şeklinde görenler oldu.
Ama yanılmışlar. Mesela "kul hakkı" İslam dini açısından çok önemli bir ilkedir.
Ne ki, örgüt çıkarları söz konusu olduğunda, FETÖ bu ilkeyi rahatça çiğnemiştir, bazı üst düzey bürokrat ve siyasetçiler için İran ajanı gibi mesnetsiz ithamlarda bulunmuştur.
İnsanların kişilik haklarını ihlal eden bu suçlamalar, ahlaklı bir vicdanın ürünü değildir.
Himmet toplantıları sırasındaki aldatma ve istismar, akla ziyan bir davranıştır. O sırada çevrilen numaralar hiçbir ahlak anlayışına sığmaz. Bunun acı sonucu yardımlaşma ahlakının örselenmesidir.
Himmet adı verilen bu bağışı yapmayan işadamlarının geçmişte devlet içi kadroları marifetiyle ve devlet gücü kullanılarak örgüt tarafından cezalandırıldıklarına dair örnekler vardır.
KUL HAKKI YEME
Askerî okul ve üniversite giriş sınav sorularını çalma, dağıtma, kamu görevlilerinin işe girişlerinde en kritik sınav olan KPSS sorularını çalma dağıtma adice işlerdir.
Örgütün "kul hakkı" ihlaline dair örnekler çoktur. Görevi kötüye kullanma, liyakatine bakmadan kendi mensuplarını kayırma, kumpas kurma, tehdit ve şantaj maksadıyla insanların özel hayatlarına, mahremiyetlerine girme, görüntü alma, dinleme, kamuoyunu yönlendirme maksadıyla bunları umumun bilgisine sunma gibi uzayıp gider.
Örgüt lideri "din adamı" kimliği ile tanınan ve maneviyatı, dini, imanı dilinden düşürmeyen biridir. Ama öte yandan örgütünü büyütmek ve devlete el koyabilmek için Makyavelist yöntemleri alabildiğine kullanmıştır.
Böylece ortaya büyük bir "ahlakî tutarsızlık" çıkmıştır. Samimi din adamlığı ile çift dillilik, takıyye asla bağdaşmaz.
Sonuçta cemiyet olarak ahenk içinde yaşama tecrübemiz ağır bir hasar almış, güven duygumuz büyük çapta örselenmiştir.