Önce birkaç densiz Fransız bazı Kur'an ayetlerinin kutsal kitabımızdan çıkarılmasını istedi. Hak kelamı olan Kur'an'ın dokunulmaz olduğunu bilmiyorlar. Bu günlerde ise bütün dünyanın gözü önünde silahsız Filistinliler acımasızca İsrail askerlerinin kurşunlarına hedef oluyor. İşte bu berbat ortamda, içimiz kan ağlayarak bir Ramazan ayına daha girdik.
Her şeye rağmen hayat devam edecek. Dileğim bu acıların son bulması ve Ramazanın huzur ve sükun getirmesidir.
KÜLTÜRÜMÜZDE RAMAZAN
Kültürün oluşmasında dinin yeri ve ağırlığı büyük önem taşır. Bizim kültürümüz de geniş şekilde İslam dininden etkilenmiştir. Mesela Ramazan ayı dini atmosferin en yoğun biçimde hissedildiği zaman dilimidir. Bu, herhangi bir zorlamayla değil, kendiliğinden oluşur. Sanki bir ramazan maneviyeti her yerde hissedilir. Gazeteler, radyolar ve televizyonlar yayınlarında ramazanın kutsiyetine iştirak ederler. Bazı eğlence yerleri ve meyhaneler tatile girer.
Bu ayda insanlarımızın büyük çoğunluğu kişisel olarak dini uygulamaları arttırır, bu yöndeki hisleri daha derinden yaşama çabası içine girerler. Bu durumun topluma yönelik yansıması ise daha belirgin şekilde görülür. Karşılıklı ziyaretler artar. Yardımlaşma en ileri boyutlara ulaşır. Fakire, yoksula, muhtaca ulaşılmaya çalışılır. Zekat, fitre gibi dini görevleri bu ayda yerine getirmek yaygın olduğundan dolayı, sosyal yardımlaşmanın boyutları en üst seviyeye çıkar.
Bütün bunlar sevinilecek şeylerdir. Toplumumuzu ayakta tutan dinamiklerin başında bu türlü uygulamalar gelmektedir. Son yıllarda ülkemizin refah seviyesi yükselmekle beraber, istatistiklerde göre dağılımı tablolarındaki dengesizlik dikkati çeker. Buna bakarsak hele ekonomik kriz devrelerinde, Türk toplumunun ayakta durmasına akıl erdirmek zordur. Ama resmi verilere yansımayan bir iç dayanışma ve yardımlaşma var ki, bu, takdire değer bir milli haslet özelliği taşır. İşte Ramazan ayı hamiyet ve yardımlaşma duygularının kabarmasıyla bu özelliğin sahnelendiği en önemli zaman dilimidir. Bu ayda her tarafı bir Ramazan bereketi sarar.
ORUÇTAB BEKLENEN
Ramazan oruç ayıdır. Orucun şekil yönü, gün boyunca yiyip içmekten ve orucu bozacak davranışlardan uzak durmaktır. Yememe ve içmeme bir melek özelliğidir. İnsan böyle bir rejimi benimsemekle, meleklere benzemeye çalışmış olur. Asıl önemlisi, bunu sırf Allah'ın buyruğunu yerine getirmek için yaptığından, O'na daha fazla yakınlaşmış olur. Böylece inanmış insanın en son gayesi olan Allah'ın hoşnutluğunu elde eder.
Oruçtan beklenen bu amacın gerçekleşmesi için dikkat edilmesi gereken şeyler vardır. Oruç bir imsak ameliyesi, yani orucu bozacak davranışlardan kaçınma işidir. Kamil anlamda oruç bütün organlar iştirakiyle gerçekleşir. Şöyle ki:
Mide yemek içmekten korunduğu gibi; dili yalandan, kötü sözden, boş laftan uzak tutmalıdır. Göz harama, yanlış yerlere bakmamalı, kusur aramamalıdır. Kulak gıybet, dedi kodu ve abes şeyler dinlememelidir. En önemlisi de gönül ve zihin güzel şeyler düşünmelidir. Gönül ehli kişiler yalan söylemenin ve başkasını çekiştirmenin orucu bozacağını belirtirler. Gerçekten organlarının tamamını oruca iştirak ettirmeyi başaramayan kimse, şeklen oruç tutmuşsa da, orucun özünü yakalayamamış demektir. Hz. Peygamber'in "Nice oruç tutanlar vardır ki, oruçtan onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur." sözü de bu gerçeği vurgular.
Bütün organlarıyla oruç tutan kimse daha dikkatli ve daha ahlaklı olacaktır. Hatta kendisine sataşanlara bile "Ben oruçluyum" diyerek uymayacaktır. Böyle davranış Peygamber efendimizin tavsiyesidir.
RAHMET YAĞMURU
Bu mübarek günlerde İslam dünyasının büyük bir kısmında milyonlarca Müslüman zulüm altında inliyor, vahşice öldürülüyor. Yerlerinden yurtların uzakta açlıkla, susuzlukla, hastalıkla boğuşuyor. Bunları düşündükçe güzel yurdumuzda huzur ve sükun içindeki olmamıza rağmen içimiz kararıyor.
Ama ümitsizlik yok. "Ramazan" kelimesinin sözlük anlamlarından biri, yeryüzünü toz ve kirlerden temizleyen yaz sonu yağmurları demektir. Bu ramazanın getireceği rahmetin gönlümüzü, ruhumuzu her türlü kirden arındırması ve bütün Müslümanların uyanışına vesile olması niyazımızdır.