Adı fazla duyulmamış nice değerlerimiz var. Bunlardan biri Mimar Dr. Kamil Uğurlu'dur. Mimarinin her alanında çalıştı. Piyasada iş yaptı, yurt içinde ve yurt dışında önemli projeler yürüttü. Moğolistan'da Orhun Anıtları projesinde görev aldı. Selçuk Üniversitesi'nde Mimarlık tarihi dersleri verdi. Tolu Konut İdaresi ve Karaman Belediye Başkanlığı yaptı.
Kamil Uğurlu aynı zamanda şair ve yazardır. Şiirleri genellikle benim zevkime fazla hitap etmese de şiir kitaplarının isimleri çok şairanedir: Yemenimde Hare Var, Yüreğimde Yare Var, Gölgeli Sokağın Şiirleri ve Nil Nehrinden Nilüfer.
Kamil Uğurlu şehir kitapları alanında yeni bir akım başlattı, "Şehrengiz"ler yazdı. Konya, Karaman, Eskişehir Şehrengizleri bunlardandır.
Bu yazıda Kahramanmaraş Şehrengizi'nden söz edeceğim. Kitap, Maraş'ın meşhur markası MADO'nun desteğiyle, Türk Edebiyatı Vakfı yayınları arasında çıktı, 2018.
ŞEHRENGİZ NEDİR?
Kubbealtı Lugati'nde "şehrengiz" kelimesi şöyle açıklanır: "Divan Edebiyatında bir şehrin güzelliklerini ve güzellerini anlatan manzum eser."
K. Uğurlu bu kelimenin anlamını genişletmiş. Son eseri için; "Kitap bir Maraş tarihi veya şehir monografisi değildir" der ve bu "şehrengizin, şehrin ruhunu keşfetmeye çıkan bir çalışma" olduğunu belirtir.
Kitapta Maraş'ın yakın tarihine, kültürüne, sosyal hayatına, halkının yaşayış ve inanç yapısına dair, kolay okunan, eğlendiren, düşündüren malumat yer alır. Aşağıda kitapta anlatılan halk inançlarından birini bulacaksınız.
OKUNMUŞ HAVA
Yazarımız önce Cumhuriyet'in ilk yıllarında din hayatına karşı baskıları anlattıktan sonra şöyle devam eder:
Din, toplum için terki mümkün olmayan bir ihtiyaç olduğundan halk, bu aşırı baskıya rağmen, gizli-açık, inançlarını eksik de olsa yaşamaya gayret göstermiştir.
Kur'an okumanın ve okutmanın ağır ceza gerektiren suç olduğu o dönemlerde, şehirde bile hoca ve Kur'an bulmak mümkün değilken köylerde bu ihtiyaç son kertedeydi. Fakat köylü kendince yollar buluyordu ve kendini mutmain kılıyordu.
Yasin dağarcığı bu yolda bulunmuş bir çareydi ve dahice idi. Dağarcığı yeni nesil bilmez. Kuzu veya oğlak derisi tulum şeklinde çıkarılıp, tüy alınırsa, işlenirse ince, bez gibi bir balon elde edilirdi ve buna "dağarcık" denilirdi. Bunun içinde un-bulgur gibi malzemeler saklanır taşınırdı
Bu dağarcığın içine, bilen bir kişi Yasin suresini okur, içine üfler, bu okunmuş hava ile dolu dağarcığın ağzı bağlanırdı. Muhtar bunu evinde muhafaza ederdi.
Hastası olan dağarcığı alır, hastasının yüzüne doğru biraz salardı. Dualı hava hastaya iyi gelirdi.
Bir gün Bertiz'in yakınındaki köylerden birinde ağır hastası olan köylü muhtarın kapısını geç vakit çaldı:
-Hastamız var. Dağarcığı alsak da, hastayı Yasinlesek dedi.
Muhtar böyle taleplere alışkın olduğu için ikiletmedi ve içeriye girip dağarcığı aldı, getirdi:
-Al, götür, dedi. Götür de iktisatlı kullan. Eğer hastanız ölecek gibiyse fazla harcama Yasinli havayı. Başkasına da lazım olur.
Muhtar haklıydı. Dağarcık ve içindeki Yasin'li hava çok kıymetiliydi. Bir daha nerden bir hoca bulacaklar ve dağarcığa üfleteceklerdi.
Köylü teşekkür ve dualarla dağarcığı aldı ve hastasına yetiştirmek için oradan hızla ayrıldı.