2021 senesinin ülkemize ve insanlığa iyilikler getirmesini dilerim.
Takvimler zamanı göstermek için düzenlenir. Zaman izafi/ göreceli bir kavramdır. Geçmiş zaman olmaz, çünkü geçen ancak zihindedir. Gelecek zamana hiçbir vakit ulaşamayız, tıpkı ufuk gibi biz gittikçe o da gider. İçinde bulunduğumuz zamansa durmaz, sürekli değişir. Şu halde zaman, olayların zihindeki şekillenmesinden doğan soyut bir kavramdır.
Zaman o kadar görecelidir ki, aynı süredeki bir vakit dilimi bize bazen çok kısa, bazen çok uzun görünür. Sevinçli anlarımızda vaktin nasıl geçtiğini anlamayız.
Ama aşırı üzüntülüysek, sıkıntılıysak, tedirginlik içindeysek zaman bir türlü geçmek bilmez. Şairin dediği gibi:
"Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilir/ Mübtela-yı gama sor kim geceler kaç saat" Şunu demek ister: Senenin en uzun gecesini astronomi bilginleri ve takvimciler ne bilsinler! Gecelerin kaç saat olduğunu gamlı ve kederli kimselere sormalı.
VAKTİN ÇOCUĞU
Zamanın hakikati, bölünemeyecek kadar küçük olan "an"dır. Ve an boyuna yenilenmektedir. Biz bu yenilenmeyi hemen fark edemeyiz. Ucu yanan bir sopayı veya bir el fenerini hızlı bir şekilde sağa sola sallarsak, gözümüze düz bir ateş çizgisi görünür. Halbuki sopa o sırada hiçbir zaman durmamıştır.
Tasavvuf düşüncesinde zaman kavramı bu yönde ele alınır. Olgun insana düşen "ibnül-vakt" yani vaktin çocuğu olmaktır. Bunun anlamı şudur: Bilinçli insan geçmişi veya geleceği değil, sadece içinde bulunduğu anı düşünür ve onu en iyi şekilde değerlendirmeye çalışır. O an içinde yapılması gereken en önemli iş neyse onunla uğraşır. Onu iyi değerlendirirse ve her ana bu gözle bakarsa, bütün zamanları dolu geçirecek demektir.
Geçen geçmiştir, gelecekten emin olamayız.
Tek sermayemiz, şu içinde bulunduğumuz andır.
"Geçen geçmiştir an-ı müstakbelse müphemdir/ Hayatından nasibin bir şu geçmek isteyen demdir."
Bu, dinamik bir zaman anlayışıdır.
"Her nefes son nefes olabilir." Böyle düşünen kimse aktif, hareketli, gafletten ve tembellikten uzak, yapıcı ve gayretli insan olacaktır.
YENİ ŞEYLER
2020 yılı çok zorlu geçti. Birey, toplum ve ülke olarak ciddi sıkıntılar yaşadık ve yaşıyoruz. Ama bu sebeple ah vah etmenin bir faydası yok. Zamana kabahat bulmak akıllıca bir iş değildir. Zamanın göreceli olduğunu söyledik. Peygamber Efendimiz "Zamana sövmeyiniz" buyurur.
Olgun kimseye düşen "vaktin çocuğu" anlayışını benimsemektir. Böylece insan her anını verimli geçirebilir. Aslında insan çok güçlü bir varlıktır. Pek çoğumuz mevcut potansiyelimizi tam olarak değerlendiremiyoruz.
Her birimizin yeteneği farklı olabilir. Önce bunu keşfetmeli ve geliştirmeye çalışmalıyız. Akif'i dinleyelim:
"Ey dipdiri meyyit, iki el bir baş içindir/ Davransana... Eller de senin, baş da senindir!"
Ve Hz. Mevlana'ya kulak verelim:
"Her gün bir yerden göçmek ne iyi/ Her gün bir yere konmak ne güzel/ Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş/ Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait/ Şimdi yeni şeyler söylemek lazım."