Aşağıdaki iki haberi bugünlerde gazetelerden aldım. Birincisi kötü, ikincisi iyi. Olaylar şöyle:
Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullara müdür ve müdür yardımcısı seçmek için pazar günü 50 il ve 52 sınav merkezinde sınav yapıldı. Ankara'da Aysel Yücetürk Okulu'ndaki sınavda kopya skandalı yaşandı. Sincan'daki bir ilkokulda müdür yardımcısı olan A.B, 'müdürlük' sınavında kopya çekerken yakalandı.
A.B'nin kopya çekmek için sınava cep telefonu soktuğu, girişte üst araması yapılırken de cep telefonunu iç çamaşırına gizlediği belirlendi. A.B. kopya için eşini, kardeşini ve kardeşinin eşini dahil ettiği WhatsApp grubu kurar, telefonla soruları çekip gruba atar. Gruptan cevap gelince ise sesini kapatmayı unuttuğu telefon çalınca sınav gözetmenince fark edilir.
Yakalanan A.B. şöyle demiş:
"Soruları çekip gruba attım, ancak telefonun sesini kapatmayı unutmuşum, cevap geldiğinde, telefondan ses çıkınca fark edildim. Sınav gözetmeni gelip telefonu aldı, ardından da polis geldi."
Evet, bu bir öğretmen, yönetici olmak üzere sınava giriyor. Ama ahlaksız bir insan. Çocuklarımızı kime emanet ediyoruz diye ne kadar hayıflansak yeridir.
Tesellim şu ki, bu münferit bir örnek. Ben çok çalışkan ve sağlam karakterli bir hayli okul müdürü tanıdım.
YANGINDA DAYANIŞMA
İkinci haber şu: Artvin'in Yusufeli ilçesinin 176 haneli, Dereiçi köyünde, bir evde başlayan yangın, rüzgarın da etkisiyle yayılarak bitişikteki evlere sıçradı.
Burada yapıların çoğu ahşaptır, 52 ev yandı, ahır ve samanlıklarla birlikte 193 yapı zarar gördü. Korku dolu anların yaşandığı köyde yangın sonrası duygulandıran dayanışma örneği yaşanıyor.
Dereiçi köyünde AFAD ekipleri, evleri yanan vatandaşların barınma ihtiyaçları için çadır kurmak istedi.
Ancak köylüler, buna karşı çıktı, kardeşlerinin çadırda kalmasına gönülleri razı olmadı. Kapılarını açtılar, komşu ve akrabalarını evlerinde ağırlamaya başladılar.
Yusufeli halkı da topladıkları eşya, kıyafet ve gıda yardımlarını köye ulaştırdı.
Fatma Umuteken dedi ki: "Ekipler geldi köyümüze çadır açacaktı. Biz kabul etmedik. Akrabalarımızı köylülerimizi bu zor günlerinde çadırlarda bırakamazdık.
Hepimiz birbirimizi sahiplendik, hiç kimseyi dışarıda bırakmadık."
Fethi Taşcı, "Ne demek çadırda kalmak.
Bize yakışan budur. Dar günde komşu ve akrabalarımıza yardım edeceğiz. Bugün yardım edemezsek hangi gün edeceğiz.
Bu acıyı birlikte paylaşacağız" dedi.
Fahriye Akgül de, "Ablamı hasta çocuğuyla çadırlara bırakamazdım, tabii ki bizimle kalacaklar. Köyümüzde herkes birbirine sahip çıktı, kimseyi çadırlara bırakmadık" ifadelerini kullandı.
TAHSİL BOZAR MI?
Bizim insanımızın asıl karakteri budur.
Özellikle felaket anlarında ufak tefek yağmacılık görülürse de çoğunlukla iyi hasletlerimiz öne çıkar. Tanzimattan sonra başlayan Batı etkisindeki pozitivist eğitimin insanımızı olumsuz etkilediğini düşünen ve söyleyenler vardır. Yukarıdaki öğretmen örneğine bakarak; okumanın, tahsilin bazı insanlarımızı bozduğuna dair söylenenler haklı mı acaba diye sormak geliyor içimden.