İbrahim Betil (d. 1944) Selanik kökenli bir ailenin çocuğu. Robert Kolaj Yüksek Okulundan mezun. Lise yıllarında aşırı sol rüzgarlara kapıldı. Daha sonra sınai ve mali piyasalarda uzun yıllar yöneticilik yaptı. Banka sahibi ve müdürü oldu. Seküler zihniyete sahip, çalışkan ve işbitiricidir.
Betil konforlu bir alanda yaşamak yerine toplum sorunlarıyla ilgilenmeyi tercih etti. 50 yaşından sonra kendini eğitim ve sivil toplum hizmetlerine verdi. Bütün bunları "İbrahim Betil Kitabı Bir İnsan Birkaç Hayat" adlı Rahime Sezgin'in hazırladığı kitaptan öğreniyoruz (Alfa yayın, 2018).
Kurduğu Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) ile din, ırk, mezhep ve ülke farkı gözetmeksizin gençlere ve topluma destek olmaya devam etti. İlgi çekici 2 olay anlatır:
SARIKLI CÜBBELİ İYİ İNSAN
İbrahim Betil bir gün, İstanbul'un Fatih semtinde bulunan Sulukule Gönüllüler Derneğine gitti. Belçika'da psikoloji eğitimi alan ve dernekte gönüllü olarak çalışan arkadaşı Özlem'le kaldırımda iskemlede oturup çocuklar için başka neler yapabileceklerini konuşuyorlardı.
O sırada yanlarından cübbesi ve sarığıyla bir adam geçiyordu. Kıyafetini yadırgadığı adama bakarken, Özlem birden fırladı ve "Aaa, Asım Amca," diyerek adama doğru yürüdü ve kucaklaştılar. Betil kıyafetini beğenmediği bu adamın, modern giyimli Özlem'le sarmaş dolaş olmasına bir an şaşırdı. Bir iskemle alarak yanlarına oturan Asım Hoca hemen sohbete dahil oldu.
Yıllardır Sulukule'de yaşayan Asım Hoca, bölgede başlanan kentsel dönüşüme karşı nasıl mücadele verdiğini anlatıp semtin yerlisi olan Roman vatandaşların bu süreçte nasıl mağdur olduğunu örneklerle sıraladı.
Ayaklarını toprağa basmaya alışık insanların apartman dairelerinde yaşayamadığını, onlara yeni diye sunulan hayata uyum sağlayamadıklarını bire bir gözlemişti. Bununla da kalmamış Ankara'ya gidip milletvekilleriyle görüşmeler yapıp Sulukule'de yerleşik insanların yaşadığı sıkıntıları paylaşmıştı. Asım Hocanın anlattıkları, olaya yaklaşımı Betil'i etkilemişti. İbrahim Betil bir kez daha insanları kökenleriyle, inançlarıyla, kıyafetleriyle yargılamamak gerektiğini tecrübe ediyordu.
ŞEFKATLİ POLİS MEMURLARI
Bu buluşmadan sonra TOG içinde bir gönüllü grup Sulukule'deki çocuklara destek oldular. Betil bir gün buradan 12 çocuğu İstanbul'un farklı semtlerine gezintiye çıkarmaya karar verdi. Birlikte vapurla Üsküdar'a geçip, Fethi Paşa Korusun'da vakit geçirdiler Sıra yemek yemeye gelince yan masada oturan iki genç adam Betil'e yaklaştı.
"Ağabey, bu çocuklar nereden?" diye sordular. "Bizim Sulukule Gönüllüler Derneğinden" diye cevap verdi. Gençlerden biri söze atıldı: "Tahmin ettim ağabey, biz sivil polisiz, o bölgede görev yaptım. Oradaki ailelerin durumunu, yaşadıkları sıkıntıları çok iyi bilirim. Ağabey, izin verin bu çocukların yemek ücretini biz ödeyelim."
Betil şaşkındı, toplumsal olaylardaki sert tutumlarından dolayı polise karşı mesafeli bir yaklaşımı vardı. Şimdi karşılaştığı iki genç polis bunu yerle bir ediyordu. Şöyle düşündü: Polisin aldığı maaş belli, o maaşla o gün orada bulunan çocukların yemeklerini ödemek istemeleri önyargılarını sarstı. İnsanları kimliklerine, görünümlerine bakarak etiketlemenin ne kadar yanlış olduğunu gördü. Sürekli "ben bile 'farklılıklarla bir arada olacağız' diyorum ama zaman zaman önyargılarıma yenik düşüyorum. O gün bir kez daha yanlış değerlendirmede bulunduğumu görüp kendimi sorguladım" diyecektir.