Uzun süredir Ankara'ya gitmemiştim.
Geçen hafta bir sempozyum için başkentteydim. Bütün büyük şehirlerimiz gibi Ankara da hızla büyüyen bir ilimiz. Bu büyüme hem yatay hem dikey.
Vahşi kapitalizm rüzgarına kapılarak yapılan gökdelenler burada da rahatsız edici bir görüntüye yol açmış.
Yeni yapılan Millet Camisi ve Millet Kütüphanesi'ni merak ediyordum. Cuma günüm boştu. Kadim dostum Güner Topuz'la anlaştık. Beni Beştepe'ye götürdü. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin inşasından sonra Beştepe civarı bir cazibe merkezi olmuş.
Külliyede önemli yapılar olarak Saray, cami ve kütüphane var. Bunlar büyük bir mekana yayılmış. Aralarındaki geniş boşluklar gayet bakımlı yeşil alan ve ağaçlarla donatılmış. Saraya'a gitmek niyetim yoktu, zaten 'ha' deyince girilemiyormuş.
MİLLET KÜTÜPHANESİ
Önce Millet Kütüphanesi'ne gittik. Giriş çıkışlar, kimlikler kayıt altına alınıyor. Türkiye'nin en büyük Milli Kütüphanesi olan bu eseri hep görmek isterdim. Ama vaktimiz az. Sadece giriş bölümünü ve rastgele 2 katını çabucak dolaşabildik. Yapı son derece ferah, görkemli ve göz alıcı.
Millet Kütüphanesi, 125.000 m2; alanda 5.500 kişilik oturma kapasitesine sahip. Çok çeşitli bilgi kaynakları var, okuyuculara modern kütüphanecilik anlayışı ile hizmet vermektedir. Tepeden tırnağa üst düzey teknolojiyle donatılmış.
Millet Kütüphanesi toplam 11 katlıdır.
Araştırma için özel kütüphaneler, okuma salonları, özel koleksiyonlar, nadir eserler kütüphanesi, teknik hizmetlere odaklanan bölümler, mescitler, yemek ve dinlenme salonlarıyla teras ve ücretsiz çay var.
MİLLET CAMİSİ
Cuma namazını Millet Camisi'nde kıldık. Osmanlı mimarisinden esinlenmiş, göz dolduran, 4 minaresi, yarım kubbeler üzerinde yükselen merkezi kubbeye sahip. Bodrum katıyla birlikte 3 bin kişi alabiliyor. İç mekan rahat ve aydınlık.
Yüksek kubbesi mekana ferahlık veriyor.
Yalnız ortadaki iç içe geçmiş dairelerden oluşan avize çok çok büyük ve bu ferahlığı gölgelemiş.
İmam efendi Cuma namazında Rahman suresinin baş tarafını okudu. Kıraati, sadası ve okuyuş tarzı güzeldi.
HACI BAYRAM
Öğle yemeğinden sonra Hacı Bayram'a gittik. Bizim geleneğimizde bir şehre varınca oranın manevi sahibini veya önemli manevi mekanlardan birini ziyaret etmek vardır. Mesela İstanbul'da Eyüp Sultan, Konya'da Hz. Mevlana, Afyon'da Sultan Divani gibi. Ankara'nın manevi merkezi de Hacı Bayram-ı Veli Camisi ve Türbesi'dir.
Son gördüğümde Hacı Bayram Camisi'in çevresindeki harap yapıların yıkılıp yerine 2 katlı eski Ankara evleri modeline uygun zarif yapılar bitmek üzereydi. Bunlar tamamlanmış. Altta katlı otopark yapılmış.
Caminin sol tarafı çok nezih bir park haline getirilmiş. Böylece Hacı Bayram Külliyesi'nin manevi zenginliğine, bir de maddi imar ve estetik güzellik ilave edilmiş.
Osman Yüksel Serdengeçti'nin 1950'li yıllarda yazdığı "Mabetsiz Şehir" kitabındaki manzara çok gerilerde kaldı. Ankara artık, başta Kocatepe olmak üzere pek çok yeni mabetleri olan bir şehirdir.