Gerçek anlamda oruç, insanın nefsiyle, çeşitli organlarıyla, duyguları ve nihâyet bütün varlığı ile oruç tutmaya çalışmaktır. İşte asıl oruç budur.
Oruçlu iken gözün kulağın, dilin kısacası, bütün organların ve duyguların korunmasına özel bir dikkat gösterilmelidir.
Ta ki, Ramazan ayında kazanacağımız bu güzel hasletler, yıl boyunca bizde bir meleke, bir karakter hâlini alabilsin.
Meselâ gözümüzü, bizi kötü ve zararlı duygulara sürklüyecek, Allah'ı hatırlamaktan alıkoyacak kötü şeylerle meşgul etmemeliyiz.
Dilimizi yalan, dedikodu, çekişme, koğuculuk ve çirkin sözlere âlet etmemeliyiz.
Sevgili Peygamberimiz buyurur ki: " Oruç bir kalkandır. Sizden biri oruçlu iken, câhillikle kötü söz söylemesin. Şâyet birisi kendisine sataşırsa: Ben oruçluyum, diyerek ona uymasın." Dili korumak kâfi değildir. Kulağı da korumak gerekir. Dînin ve aklın hoş görmediği şeyleri, bir yerde konuşulan boş ve zararlı şeyleri dinlemek de orucun özünü zedeler. Bu türlü şeylerin konuşulmasına engel olamıyorsak, hiç olmazsa oradan kalkıp giderek, onaylamadığımızı belirtmeliyiz.
Bütün bunları gözümüzde büyütmemeliyiz.
Bu, insan olmanın bir gereğidir.
Herhangi bir hayvanı da bir yere kapatsak, akşama kadar yiyip içmeden durabilir. Ama bu, oruç sayılacak mıdır?
DİN BİR BÜTÜNDÜR
İslâm dînî, namazı, orucu, ibâdetleri, güzel ahlâkı, kul hakkına riâyeti ve helâl kazancı ile bir bütündür. Her konuda hassasiyeti gerektirir. Gün boyunca çeşitli mahrûmiyetlere katlanarak, aç susuz dururp oruç tutarak, akşam iftar sofrasında helâl olmayan bir rızıkla iftar etmek mantıklı bir hareket olmaz.
Gazâlî'ye göre, böyle oruç tutanlar, bir ev yapacağım diye bir şehri yıkanlara benzerler. Şu halde, oruç nasıl ki dînî bir vecîbe ise, çoluk çocuğumuza vereceğimiz kazancımızın ve boğazımızdan geçecek her bir lokmanın helâl ve temiz yollarla kazanılmasına âzamî dikkat göstermek de, en az onun kadar önemli başka bir dîn görevdir.
Bakınız Peygamber efendimiz ne buyuruyor: "Nice oruç tutanlar vardır ki, tuttukları oruç netîcesi, açlık ve susuzluktan başka kârları yoktur." Nefis terbiyesi açısında bakılırsa, iftarda yenecek yemek miktârı, Ramazan dışındaki akşam yemeklerinden farklı olmamalıdır.
İki öğünün yiyeceğini toplayıp, akşam mîdeye doldurmak, sağlık yönünden de, mânevî bakımdan da zararlıdır.
DİNİN ASIL AMACI
Dînin gayesi, insanla Allah arasındaki irtibâtı sağlam tutmaktır. İbâdetler ve bu arada oruç da bu amaca hizmet eder.
Netîce olarak gerçek anlamda orucun yalnız mîdeyi boş tutmaktan ibâret olmadığı ortaya çıkıyor. Bunun yanında, maddî-mânevî her türlü fenâlıktan kaçınmak organları günahlardan uzaklaştırmak, gönlü de Hak'tan gayri şeylerden boşaltmak gerekir. Vâdedilen mükâfatlara ancak böyle ulaşılabilir.
Hz.Mevlânâ'nın bir sözü ile bitirelim:
"Oruç can gözünün açılmasıdır, bedenleri kör eder. Senin gönül gözün kör olduğu için, hiçbir ibâdetin seni aydınlatmıyor."