11 gün önce cumhurbaşkanlarının helikopteri düşen İranlılar, tarihi eskilere dayanan Persler'in /Farsların soyundan gelen bir millettir. Halen İran'da Farslar dışında Türkler, Kürtler, Araplar ve başka soydan insanlar da yaşamaktadır.
Hz. Peygamber, Sasani hükümdarı Hüsrev'e elçi gönderip kendisini İslam'a davet etmiş, fakat Hüsrev gönderilen mektubun okunmasına tahammül edemeden yırtıp atmış, Peygamberimiz "Allah da onun mülkünü parça parça etsin" demiştir.
İslam orduları Hz. Ömer devrinde İran'ı fethetti. İran'da uzun süre Türkler hüküm sürdü. Bunlar güçlü İran idari geleneklerini benimsediler. Büyük Selçuklu Veziri Nizamülmülk'ün çabaları neticesinde askeri cephesi Türkler'e, bürokrasi cephesi İranlılar'a dayanan, hukuk olarak Sünni İslam'ı esas alan bir devlet sistemi kuruldu.
SAFEVİLER DÖNEMİ
1501 yılında Şah İsmail tarafından kurulmuş olan Safevilerle birlikte İran ilk defa bağımsız bir siyasi kimliğe kavuştu. Safeviler aşırı Şiiliği devlet politikası olarak benimsediler ve bunu İran coğrafyasına yaydılar.
Aslen Türk olan Şah İsmail (Hatayi) gözünü Osmanlı topraklarına dikti. Onun etkili şiirleri vardır. Gönderdiği dailer (propagandıcılar) Anadolu'daki Türkmen kitlelerinin gönlünü kazandı. Böylece Osmanlı ile İran karşı karşıya geldi. Yavuz Sultan Selim Çaldıran'da Şah İsmail'i ağır bir yenilgiye uğrattı (1514). Ondan sonra İran-Osmanlı ilişkileri hep şeker renk devam etti.
Eskiden beri ve bugün İran'da kuvvetli bir entelektüel sınıf ve derinden işleyen bir Fars milliyetçiliği vardır. Bu yüzden İslam'ı kabule mecbur olmalarına rağmen, Sünni çerçevenin dışında, eski Pers kültüründen de beslenen aşırı Şii bir yol tutup Müslüman dünya içinde bir ayrılık unsuru olarak yer aldılar. İran'ın karakterini tarihi Pers/Fars kültürü ile İslam'ın Şii kolu olan Caferi mezhebi belirledi.
Şİİ YAYILMACILIĞI
İşin ilginç yönü şu ki, biz Türkler İslamiyet'i İran üzerinden tanıdık. Namaz, abdest, oruç gibi dini kelimelerimiz Arapça değil Farsça kökenlidir. Şiirimizde ve edebiyatımızda Farsça ve Fars kültürünün ciddi izleri ve tesiri vardır. İşin rengi Şah İsmail'den sonra değişti. Bizi içten yıkmaya kalktılar. Günümüzde ise Anadolu Aleviliği ile İran Şiiliği arasındaki tek ortak nokta Hz. Ali'yi yüceltme ve Ehl-i Beyt sevgisidir. Bunun dışında bir yakınlık ve ortaklık yoktur.
Humeyni devriminden sonra Şii yayılmacılığı güç kazandı. Bugün başta Suriye olmak üzere müthiş bir Şiileştirme politikası izleniyor. Tarihi Türk ve Arap şehri Halep'te bile nüfus yapısı değişiyor. Pakistan, Afganistan ve Irak'tan getirilen Şiiler buraya yerleştiriliyor.
BUGÜNKÜ YÖNETİM BİÇİMİ
Bugün İran'daki yönetimin en tepesinde mutlak otoriteye sahip bir dini lider var. Cumhurbaşkanı, onun başkanlığında bakanlar kurulu, meclis, hepsi Dini Lider'in altındadır Yönetimin pek çok organı ona bağlı. Cumhurbaşkanını halk seçmekle birlikte bu başkan dini liderin kontrolündedir. İran'daki etkili güç Devrim Muhafızları teşkilatıdır. Bu teşkilat ve üst yönetim, ülkenin ekonomisine de hakim durumdadır. Gelir dağılımı adaletli değildir. Bu zümre düzenlerini ve çıkarlarını korumak için her türlü baskıyı uygulamaktadır. İhlas ve samimiyetten uzaklaşmış din de bu baskının aracı olarak kullanılmaktadır.