Musikimiz Avrupa'da - 3
Ahmed Hatiboğlu'nun Bir Bestedir Ömrüm kitabına devam ediyoruz:
Sene 1971. Talat Halman, ilk defa kurulan Kültür Bakanlığının başında. İçinde Ahmed Hatiboğlu'nun da bulunduğu bir ekip Itri Konseri verecek. Kararlaştırılan mekan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Salonu. Konser tarihi olan 22 ve 23 Aralık tarihi yaklaşınca Batıcılar kazan kaldırır. Batı Müziğinin kutsal mekanı olan böyle bir salonda nasıl olur da gerici bir müzik icra edilebilir! Kıyameti koparırlar. Sonunda Bakan yerinden olur ve konser iptal edilir.
Hatiboğlu bu olayların sonrasında düşünce ve duygularını şöyle dile getirir:
"Asırlarca bu milletin duygularına tercüman olmuş musikisine karşı takınılan bu edepsizce tavır, sanata en ufak saygısı olanlardan hiç beklenebilir miydi? Bu tiplerin hedefleri belliydi. Ezilmesi gerekli düşman gibi gördükleri Türk Musikisini ortadan kaldırmak ve bu sayede, Batı müziğini büyük bir engelden kurtarmaktı. Cumhuriyetle birlikte yeşermeye başlayan bu zihniyetin baş aktörü Adnan Saygun, bütün mel'anetlerin sahibiydi. Bu zihniyetle varılacak nokta, okuldan mahrum bırakılmasına rağmen kendi kuvvet ve kudretiyle sürdürmeye çalışan, üstelik sömürülen, horlanan, fakat bir türlü yok edilemeyen Türk müziğine son darbeyi vurmak, onu ortadan kaldırmaktı." (s. 147)
Ama bu plan tutmadı. Öz musikimiz bir şekilde ayakta kalmayı başardı. Bunun gizli kahramanlarından biri de Ahmed Hatiboğlu'dur. Klasik musikimiz ve özellikle de Tasavvuf Müziğimiz için unutulmaz çalışmalar yaptı. Önce müziği, müziğimizi bütün ayrıntılarıyla öğrendi ve her fırsatta öğretmeye çalıştı. Çok zengin bir kaynak olan Tekke musikisinin özünü kavradı. Bu alanda tespit çalışmaları ve yeni besteler yaptı. Radyoda, televizyonda, yurt içi ve yurt dışı konserlerinde bu alanın müstesna örneklerini icra etti.
İSVEÇ KONSERLERİ
Ahmed Hatiboğlu 1973 yılında İsveç'ten bir davet aldı. Bir ay boyunca korosuyla İsveç'in çeşitli şehirlerinde konserler verdi. Klasik ve dini-tasavvufi Türk müziğine dair bir repertuvar ile adeta bütün İsveç'in gönlünü fethetti. Özellikle Tasavvuf musikisi parçaları dinleyicilerin büyük ilgisine mazhar oldu. Hatiboğlu anlatıyor:
"Konserimize başladık. Kendiliğinden oluşan bir ruhaniyet herkesi sarmıştı. Kasideler ve İlahiler devam ederken, ön sırada oturan bayanların ellerindeki mendille gözyaşlarını silmekte olduklarım gören Ergun (Bendir vuran Ergun Balcı), bana dönerek kulağıma: 'Ahmed yahu… Bak yahu, kadınlar ağlıyorlar yahu... Bir bak Allah aşkına…' demekten kendini alamadı. Onların bu halini ömrüm boyunca unutmam mümkün değildir."
ORTAK DUYGULAR
Şöyle devam eder: "Dikkat çekici husus, musikimiz hakkında basına yansıyan takdir ve iltifatların aynı hissiyatı dile getirmiş olmasıdır. İlk konser için söylenenlerin, bütün konserlerde sanki kopyalanmış gibi ifade edilmesi hayret vericidir. Mihmandara şakayla karışık da olsa: 'Bu metinleri sizler mi gönderiyorsunuz yoksa?' deyince: 'Asla!' dedi, 'İsveç'te hatır için böyle şeyler yazılmaz. Herkes kendi hissiyatını, müsbet veya menfi ifadeden çekinmez'" diye ekledi Demek ki burada hissiyat birlikteliği var. Aynı duygulan yaşamak insanoğlunun ruhani vasfından ileri gelse gerek." (s. 159)
(Devam edecek)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.