Değerli bir din adamı olan Burdurlu Hatip Hoca'nın,1933'te ikiz çocukları doğar: Mehmed ve Ahmed. Mehmed Ankara Ü. İlahiyat Fakültesi'ni bitirir. Türkiye'nin yüz akı bir ilim ve fikir adamı olur.
İkizlerden Ahmed, müstesna bir musiki kabiliyetine sahiptir; daha ilkokulda iken radyodan öğrendiği zor şarkıları söylemeye başlar. Hukuk Fakültesi'ni ve avukatlık stajını tamamlamasına rağmen bu mesleği hiç yapmaz. Ahmed Hatiboğlu, 1955'te girdiği Ankara Radyosu'nda sanatkar ve yönetici olarak uzun yıllar görev yaptı. 50 yılı aşkın sanat hayatında sayısız dini ve din dışı Türk Musıkisi eserini repertuvarımıza kattı. Pek çoğunu bizzat sesi ve sazıyla veya şefliğini yaptığı korolarla, yurtiçi ve yurtdışında verdiği konserlerle tanıttı.
Kurucusu olduğu Türk Tasavvuf Müziği Korosu'nda, dini musıkimizin en mükemmel, en asil örneklerini sundu. Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülüne layık görüldü.
YENİ FORMLAR
Dini ve din dışı formlarda pek çok bestesi bulunan Hatipoğlu, geliştirdiği "Yeni Formlar"da yazdığı eserlerle, özellikle dini musıkimize nadide eserler kazandırmıştır. Ahmed Hatiboğlu tasavvuf musıkisine olan ilgiyi canlandırmakla kalmadı. Bu alanda yeni ve özgün besteler yaptı. Dini musıkimize bir zenginlik ve revnak getirdi. Bilhassa zikir ilahilerini dinlerken, musikinin gönüllerde hasıl etmesi beklenen tesir zirvelere çıkar; eserin sonuna doğru adeta ruhlar kanatlanır.
Bu değerli sanatkar 23 Ağustos 2015'te 82 yaşında Hakk'a yürümüştü. Hatıralarını yazdığı biliniyordu. Nihayet 8 sene sonra bu kitap "Bir Bestedir Ömrüm" adıyla çıktı (Otto yayını, Mayıs 2024). Bunun için ikizi Prof. Mehmed S. Hatiboğlu ve oğlu Emrah'a teşekkür ederiz.
KİTAPTA NELER VAR
Kitapta ilk, orta ve yüksel tahsil hayatını, musiki ilgisini, Ankara Radyosundaki çalışmalarını, musiki sanatımız uğrundaki mücadelelerini anlatır. Türk müziğinim maruz kaldığı üvey evlat muamelesini, resmi çevrelerin mesafeli duruşunu,Türk Beşleri denen Batı müziği mensuplarının amansız Türk müziği karşıtlığını, kendi müziğimizi öğrenme imkanlarının yokluğunu, Ankara radyosundaki hocalardan bir kısmının yetersizliğini, bazılarının kaprislerini, Tasavvuf Müziği Korosunun kuruluş macerasını, üst yönetimin buna olan aşırı muhalefetini ve daha birçok olayın hikayesi bu kitaptadır.
BATI KARŞITI DEĞİL
Hatiboğlu Batı Müziği'ne muhalif olmadığını söyler ve ilave eder: "Batının o büyük sanatına elbetteki bir itirazımız olamazdı ama maalesef Türk Musikisinin hazin macerası içinde birilerinin özellikle de Batı müziği mensublarıbın inatcı bir düşmanlıkla musikimizi hor görmeleri, onu tahkir edip, çağdışılık ve gericilikle damgalamaları, izahı mümkün olmayan bir tutumdu. Tahkir edilecek bir musikimiz mi vardı? Bu musiki bize ait değil miydi? Eserlerimiz, sevilecek sayılacak bir sanat değeri taşımıyor muydu da, bir veba gibi ondan kaçınılıyordu? Halkımızın yüzde doksan dokuzunun severek dinlediği, iliklerine kadar işlemiş, hayatlarının bir parçası haline gelmiş bu musikiyi yok etmek için, ellerinden gelen her mel'aneti işleyen bu kişiler, bu cüreti kimden alıyorlardı? Atatürk'e rağmen ve Atatürk adına İstanbul ve Ankara Radyosu'nda Türk Musikisi'ni, hangi yetki ile yasaklatabiliyorlardı?" (s. 20)
(Devam edecek)