• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • USD 36,4636
    EUR 38,7710
    GBP 46,7718
    CHF 41,0600
    JPY 24,4216
    BIST 9.898,0100
  • VavTv Canlı Yayın
Kültürel iktidardan manzaralar MEHMET DEMİRCİ

Kültürel iktidardan manzaralar

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 30 Ocak 2025, 21:47

Kültür hayatımıza bakışlara devam ediyoruz. Bugün sütunumu canlı bir tanığa bırakıyorum.

Yahya Akengin (d.1946, Bayburt) öğretmen, şair, roman ve tiyatro eserleri yazarıdır. 1980'li ve 90'lı senelerde Kültür Bakanlığı'nda ve TRT'de üst düzey bürokrat olarak çalıştı. Türkiye Yazarlar Birliği, İLESAM ve Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı'nın kurucu ve yöneticilerindendir. "Bir Semaverlik Muhabbet" adlı meslek hatıraları kitabında şunları yazar:

Toplumcu gerçekçilik iddiasıyla sürdürülen solcu edebiyatla pek de barışık değildim. Ama toplumun acı gerçeklerinin içinden geliyorduk. Toplum katmanları arasındaki uçurumu görüyorduk. Sömürü çarkının farkındaydık. Kapitalizmin yanında yer almak için hiç bir sebebimiz yoktu. Bu durumda benim gibilerin de solcu edebiyat akımları içerisinde olmamız gerekirdi. Yaklaşmaya anlamaya da çalışıyordum. Fakat olmuyordu. Bir doku uyuşmazlığı olduğunu seziyordum.

YERLİ VE MİLLİ
Öncelikle, ailemizden Rus saldırıları ve işgallerinde verilmiş şehit dedelerimizin hatıraları ile büyütülmüştüm. Yöremizde cereyan etmiş olan Ermeni katliamlarının canlı tanıkları ile iç içe yaşıyorduk. Milli Mücadele mucizesini algılıyorduk. "Vatan Millet Sakarya" tekerlemesiyle küçümsenir olmasını içine sindiremeyenlerdendim.

Dindar bir çevreden ve aileden geliyordum. O değerleri özümsemiştim. Bunun yanı sıra cehaletin örgülerini de içinde barındıran bağnazlıkla iç içe bir çevreyi de yaşıyorduk. Okuduğumuz okullarda zaman zaman dini değerleri toptan ret ve inkâr eden tavırla, ailede ve çevrede ise bağnazlık kültürü ile çatışıyorduk. Benim gibi nice Anadolu çocuğunun ortak yazgılarından biri de buydu.

SAĞ VE SOL KAMPLAR
Edebiyat dünyası iyiden iyiye sağ ve sol kamplara bölünmüştü. Soldaki şair ve yazarların arkasında güçlü bir basın desteği vardı, yaygın kanaate göre de solcu olmadan şair ve yazar olunamazdı. Oktay Akbal açıkça yazıyordu: "Sağdakilerin aleyhinde bile yazmayın. Çünkü dolaylı yoldan reklamlarını yapmış olursunuz..."

TRT'deki Tiyatro ve Eğlence Yayınları Müdürlüğüne atandığımda önce sessiz, sonraları açık bir dirençle karşılaştım. Kendilerini "Solcu" diye nitelendiren aslında ise şişirilmiş egolarını böyle bir ambalajla pazarlayan kadrolar kök salmıştı. TRT'ye dışarıdan getirilen ilk yayın müdürü de bendim. Bunun bağışlanması mümkün değildi.

Bazı prodüktörler kendilerini dev aynasında görüyor ve benim emrimde çalışmayı içlerine sindiremiyorlardı. Oysa ben o görevi sadece bürokrat niteliğimden dolayı değil, yazarlığım da dikkate alınarak uygun görülmüştüm. Kendime güvenim vardı ve direncim tamdı. Solculuğa biat etmemiş yazar çizerlere de mesaj gönderiyor radyo oyunları yazmalarını istiyordum. Mustafa Necati Karaer ve Peyami Safa'nın eserlerinden uyarlamalar yaptırdım. Tepkileri umursamadığım görülünce, muhtemel tepki sahiplerinden övgüler de gelmiyor değildi.

Açık ve net bir tavır koymuştum, sağ sol ayırımı yapmadan, bu kapıyı herkese açık tutacaktım. Ama bizim bir kısım sol entelektüelin değişmez bir huyu hatta şımarıklığı vardı: Ya hep biz ya hiç kimse. Bu yüzden önceleri uzak duran yazarlar vardı. Fakat zamanla, sergilediğim tavrın samimi olduğunu görenler, tutumlarını değiştirmeye başladı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.