İnsan, beden ve ruhun birleştiği en harika varlıktır. Mutluluk, bu iki unsurun dengesine bağlıdır. Maddi yönümüz baskın gelirse ruhun gelişimi engellenir. Bu yüzden, bedeni sınırlayıp ruhu güçlendirmek gerekir.
İnsan Allah'ın en harika eseridir. Onda zıtlar birleşmiştir. Bedenle ruh, madde ile mana iç içedir. İnsanın mutluluğu bu iki farklı unsurun dengede tutulmasına bağlıdır. Maddi yönümüz daha somut olduğu için, ruhi güçlerimizi gölgelemek ve ona baskın çıkmak eğilimindedir. Bu eğilim sürekli ve etkili olursa insanın ruhunun olgunlaşması engellenmiş olur. O bakımdan bedenin ruha boyun eğmesi için, bedenin gücünü sınırlı tutmak ruhunkini artırmak gerekir. Bu gayeye ulaşmada açlık, susuzluk, cinsel arzuları sınırlama; dilin, kalbin, zihnin ve öteki organların denetim altına alınması en etkili yoldur.
RUHUNU ARINDIRIR
Bu durum tecrübe ile sabittir. Kişinin olgunluğunun belirtilerinden biri, hayvani tabiatını aklına ve ruhuna boyun eğdirmesidir. İnsan tabiatı serkeştir, bazen aşırılık bazen yumuşaklık gösterir. Onun aşırılıklarını bastırmak için oruç gibi sert uygulamalara ihtiyaç vardır. Günah işlerse tövbe etmesi ve oruçla telafi yolunu seçmesi, onun iradesini güçlendirdiği gibi ruhunu arındırır ve teselli verir.
ÖZÜ YAKALAYABİLMEK
Yememe ve içmeme bir melek özelliğidir. İnsan böyle bir rejimi benimsemekle, meleklere benzemeye çalışmış olur. Asıl önemlisi, bunu sırf Allah'ın buyruğunu yerine getirmek için yaptığından, O'na daha fazla yakınlaşmış olur. Böylece inanmış insanın en son gayesi olan Allah'ın hoşnutluğunu elde eder. Oruçtan beklenen bu amacın gerçekleşmesi için dikkat edilmesi gereken şeyler vardır. Oruç bir imsak ameliyesi, yani orucu bozacak davranışlardan uzak bulunma işidir. Kamil anlamda oruç bütün organlar iştirakiyle gerçekleşir. Şöyle ki: Mide yemek içmekten korunduğu gibi; dili yalandan, kötü sözden, boş laftan uzak tutmalıdır. Göz harama, yanlış yerlere bakmamalı, kusur aramamalıdır. Kulak gıybet, dedi kodu ve abes şeyler dinlememelidir. En önemlisi de gönül ve zihin güzel şeyler düşünmelidir. Gönül ehli kişiler yalan söylemenin ve başkasını çekiştirmenin orucu bozacağını belirtirler. Gerçekten organlarının tamamını oruca iştirak ettirmeyi başaramayan kimse, şeklen oruç tutmuşsa da, orucun özünü yakalayamamış demektir.
YALAN ORUCU BOZAR MI?
Hz. Peygamber'in "Nice oruç tutanlar vardır ki, oruçtan onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur." sözü de bu gerçeği vurgular. (İbn Mace, sıyam, 21) Dinizde inanç, ibadet ve ahlak ilkeleri bir bütün olarak ele alınır. Birisi eksik olursa dinden beklenen amaç gerçekleşemez. Oruç da böyledir.
Oruç sadece yeme içmeyi terk etmekle sahih olmaz. Hz.Peygamber bu konuda şöyle buyurur: "Kim ki yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa yüce Allah o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına hiç değer vermez, Allah'ın böyle bir oruca ihtiyacı yoktur." (Buhari.savm, 8)
Tam ve kamil manada oruç maddi ve ahlaki bütün yasaklardan kaçınmayı gerektirir. Bu tür inceliklere dikkat edenlerin kanaatine göre, herkesçe bilinen, orucu bozan şeylere ilave olarak gıybet (insanları çekiştirme) ve yalan da orucu bozar.