Ahmet Özel'in "Kutlu Hayatın İzinde-Yeni Siyer" adlı kitabından alıntılara, bazı ilave ve yorumlarla devam ediyorum.
Bilindiği gibi namazın günlük hayat içindeki sürekliliği vardır. Böylece namaz insanı belli aralıklarla uyararak gaflete düşmesini önler. Nedir gaflet?
Kubbealtı Lugati şöyle tarif etmiş:
Gaflet çevresinde olanları fark edememe, açık gerçeği görememe, dalgınlık, dikkatsizlik, basiretsizlik, aymazlık, Hak'tan habersizlik, kalbin Hak'tan gafil olması, O'nun zikrinden mahrum kalması gibi manalar taşır. Bu bakımdan ibadetler arasında namaz önemli bir yere sahiptir.
Namazın, bir Müslüman'ın üstünde taşıdığı kimlik kartı gibi gündüz ve gece belli zamanlarda sürekli tekrar edilmesi, insanın içinde kaybolduğu çokluk (kesret) dünyasını, unutkanlık rüyasını sistemli bir şekilde bozar ve onu gaflet uykusundan uyandırıp kendi varlığının anlamı ve amacı üzerinde düşünmeye yöneltir. Özellikle günümüzün hızlı bir şekilde ilerleyen yorucu yaşama temposu içinde insanın bu tür molalara, boyut değiştirmeye, kendine dönmesine daha çok ihtiyacı vardır. Namaz bu bakımdan hayat fırtınası içinde insanı koruyan değerli bir sığmaktır.
NEDEN KUR'AN DİLİYLE
Namazda neden Kur'an'ın çevirisi değil de Arapça aslının okunduğu bazı zihinleri kurcalamaya devam etmektedir.
Arapça, belli bir ırkın anlaşma vasıtası olarak değil, vahyin bütünleyici bir parçası olması bakımından, ses ve nağmeleriyle de ibadetin önemli bir unsurudur.
İyi bir Müslüman olmak veya Kuran ayetlerinde anlatılanları anlayabilmek için Arapça bilmek gerekmezse de namaz gibi bir ibadette ilahi huzura erebilmek, ilahi kitabın bereketinden faydalanabilmek ancak onu asli şekliyle okumakla mümkün olur.
İlahi mesajın "kitap, söz" şeklinde olduğu geleneklerde (Yahudilik, Hinduizm, İslam) ilahi mesajın ifade vasıtası olarak seçilen dilin ses ve kelimeleri de vahyin bir parçası olarak kutsal bir nitelik taşır ve ibadetler ancak bunlarla eda edilir. Bu sebeple bir Yahudi veya Hindu kendi kutsal kitaplarının muhtevasını herhangi bir dildeki tercümesinden öğrenebilir, fakat Tevrat ibadet maksadıyla İbranice, Vedalar Sanskritçeden başka dilde okunamaz. Aynı durum Kur'an için de söz konusudur.
SES VE NAĞMEDEKİ SIR
İbadetlerin dinin bildirdiği gerçekleri öğrenme ve anlamaya yönelik fikri ve ilmi bir boyutu vardır. Bunun yanında ibadet, beden ve ruh olarak yaratıcıya yaklaşma hatta onunla bütünleşme vasıtasıdır. İbadet sırasındaki dua ve zikirlerin manevi etkisi ilahi mesajın sadece anlam ve muhtevasında değil ses ve nağmelerinde de kendini gösterir.
Ezanın neden her Müslüman toplumun kendi dilinde değil de Arapça okunduğu da aynı gerekçe ile izah edilir. Ezanın namaz ibadeti için duyuru fonksiyonu da taşıması ortak bir dilde okunmasını ayrıca önemli kılar. Birçok gayrimüslimin anlamını bilmediği halde Kuran veya ezanın okunuşundan etkilenerek gözyaşlarına boğulup, İslamiyet'i benimsemeleri de "kutsal dil"deki bu bereket ve aşkınlıkla ilişkilidir.