Gastronomi turizmi başlı başına bir dünya. Bakın biz Türkler, geçen yıl 78.2 milyon seyahat yaptık.
Bunların tamamı yurtiçinde gerçekleşti.
Uluslararası seyahatler kapsam dışı yani.
TÜİK verilerine göre bu seyahatlerde 48.9 Milyar Lira harcadık. Bunun 15.6 milyar lirası yeme içmeye gitti. 2019 yılında yemeye içmeye harcadığımız bu para gastronomi turizmi açısından son derece verimli. Hatta bu rakam 2018 yılına göre yüzde 27.4 oranında artmış durumda.
Peki bu normal mi? Hayat yeme içmeden mi ibaret?
Herşeye para harcadık 48.9 milyar liranın 13.8 milyar lirası ulaştırmaya, 5.9 milyarı konaklamaya, 4.3 milyarı giyecek ve hediyelik eşyaya, 2.1 milyar lirası sağlık harcamalarına, 2.4 Milyar lirası diğer harcamalara gitti.
Hatta seyahate çıkmada önce ilaç, çanta, kamera gibi benzeri konularda ise 408 milyonun üzerinde para harcadık.
Kültüre harcamadık Bu kadar gezinin, tatilin içinde kültür harcamamız sadece 145 milyon lira. İşte bu normal değil. Yeme içme pahalı da kültür harcaması çok ucuz diye böyle bir sonuç çıkıyor diyorsanız, belki haklısınız.
Ama yanıt bu değil. Çünkü 78.2 milyon seyahatın sadece 254 bin tanesi kültür amaçlı. Oysa eğlence amaçlı gezi sayısı 20 milyonun üzerinde. Üstelik kültür gezileri için harcadığımız ortalama para 609 lira iken, eğlence amaçlı gezilere 787 lira harcıyoruz. Yani aslında ortalama harcamalar eşdeğer. Ama aklımız eğlencede.
Normalleşme nasıl olur?
Eğlence kötü değil elbet ama normal de değil. Nasıl Covid 19 salgınında iyileşen hasta sayısı toplam vaka sayısını geçerse normalleşme olacaksa, kültür seyahatleri de eğlenceye yakın bir sayıda olursa sanırım normalleşme olur. Çünkü yeme içme kültürüyle devam edersek, geçmişimiz ile bağımızda onarılmaz hasarlar olacak.
İzmir'den Dünyaya Can Poyrazoğlu İzmirli bir mühendis.
Elektrik, elektronik Mühendisi. Arkadaşı Demirhan Erim de aynı formatta. Onun gibi bir mühendis. Onların hikayesi Türkiye'den Silikon Vadisine uzanıyor. İki arkadaş 2016 yılında Amerika'nın Delaware eyaletinde bir uygulama geliştiriyor.
Uygulamanın amacı insanların birbirine yardım etmesi. Adı uLouder. Türkçesi "Senin sesin daha yüksek". Uygulamanın kullanıcıları yakın çevrede olan bitenden haberdar oluyor ve yardıma ihtiyacı olana destek veriyor.
Örneğin uygulamayı indirdiniz. Köpeğiniz kayboldu, uygulamadan bunu bildirerek köpeğinizi gören olup olmadığını soruyorsunuz, fotoğrafını paylaşıyorsunuz, karşılıklı bir iletişim platformu kurulduğu için insanlar bu durumdan anında haberdar oluyor. Gönüllüler yaşlılara market alışverişlerinde, eczane alışverişlerinde yardımcı olabileceklerini söylüyor.
Komşuların kendi aralarında ihtiyaçlarını, eksikliklerini gidermesi söz konusu.
Bu uygulama melek yatırımcı ile şahıs yatırımcılardan, 2 milyon dolar değerlendirme üzerinde destek aldı. Hızla büyüyen. Covid 19 salgınında en çok etkilenen ülkelerden İtalya'da hemen hemen her cebe girdi. Hızla büyüyor.
İzmir'den dünyaya açılan bu köprünün uluslararası pazarlamasanı da yine İzmirli bir firmaya ait. Onun da adı US Brainworks.
Başkanı US'nin anlamı. Umut Saçan. Brainworks ise beyin işi anlamında.
İzmirli Umut Saçan, yaratıcı zekası üst seviyede olan bir isim.
YENI OLUŞUM
İzmir'de bin tane böyle ajans var. Ama onun farkı İzmir'den dünyaya açılması.
San Francisco, Düsseldorf, Toronto, İstanbul ofisleri ile küresel ağını tamamladı.
Örneğin Düsseldorf ofisi Microsoft için video içeriklerin üretiyor. Uloader'ın yaratıcıları Trikod Proje Yatırımları adı altında yeni bir oluşum kurdu. Bünyesinde 150'den fazla yazılımcı var. Bir girişim üretim fabrikası niteliğinde ve pazarlamasını da US Brainworks yapıyor. Hedef girişim okulu olmak. US Brainworks aynı zamanda ULoader'ı "Komşu, komşunun uygulamasına muhtaçtır" sloganıyla Türkiye'ye de pazarlamasını üstlendi.
Belki fiziksel dünyada artık salgın nedeniyle birbirimize sarılamıyoruz ama dijital dünyada online kucaklaşmanın önünde bir engel yok. Deneyin derim. Haftanın alkışı İzmir'den dünyaya köprü kuranlara.