Majesteleri ve kraldan hayat dersi
İki müthiş adam...
Majesteleri Roger Federer ve toprağın kralı Rafael Nadal...
Pazar günü oynanan Avustralya Açık Tenis Turnuvası'nın final maçı, tenis tarihine geçti...
Ama burada oturup tenis falan anlatmayacağım elbette...
Tamam oyun muhteşemdi ama orada tarihe, iki adamın "hayatta kalma" savaşı da geçti!
"Kazandım" derken "kaybetmenin";
"bittim" derken "yeniden doğmanın" muhteşem çelişkisi...
Saatlerce süren maçı izlerken tenis şöleni haricinde bir hayat dersi verdiler...
Hayat bir mücadele...
Bazen, "kendimize en çok güvendiğimiz" alanda, bir anda zemin ayağımızın altından kaymaya başlıyor...
Nereye tutunacağımızı bilemiyor ve sendeliyoruz...
Ve çoğu kez "vazgeçiyoruz"!
Belki de en çok istediğimiz şeyden vazgeçiyoruz...
Başaramamaktan, yenilmekten korkup geri adım atıyoruz...
Peki sonuç?
Vazgeçince "yüzde 100" kaybediyoruz!
Oysa, geride yüzde 50'lik bir ihtimal bizi beklerken:
Kazanmak!
Federer ve Nadal...
Bir tenis kortunda, vurdukları her topta bize bir mücadelenin nasıl olması gerektiğini gösterdiler...
İkisi de vazgeçmedi...
İkisi de sonsuz istedi...
İzleyiciye "hiç bitmeyecek gibi gelen" bir devir daim sundular...
Saatler boyunca "kral" kim olacak tahmin bile edemedik neredeyse...
Sonuçta ise Federer krallığını bir kez daha ilan etti.
Ama şu cümlelerle:
"Teniste beraberlik olsaydı, ben bunu kabul ederdim!"
Yani şunu söyledi Federer:
O hayat maçını ikisi de kazanmıştı...
Hiç kimse Nadal için yenildi diyemez!
Böyle "aşkla" yapılan bir savaşı kaybetmek mümkün değildir çünkü!
O halde bu iki adamın mücadelesini, bir tenis maçından çıkartıp "satır aralarını" okuduğumuzda verilen mesaj çok açık:
"Kaybediyorum" diye vazgeçmek yok!
Oyun her an devam ediyor!
Bir saniyede bile değişir dünya...
Eğer istersen kazanırsın!
Hatta bir mağlubiyet bile en az zafer kadar ihtişamlı olabilir!
Sen kapaaattt hayıııır önce seeen!
Ergen sevgililer, birbirlerini aradıklarında telefonu kapatmak bilmiyorlar ya...
Acaba Elif Doğan Türkmen de, seçmenleriyle telefonda konuşurken benzer bir diyaloğa mı giriyor!
"Telefonu önce ben kapatırsam kırılır, küser, gider" diye korkan ergenler gibi, "seçmen oy sandığından" kaçmasın diye benzer bir kibarlık mı yapıyor...
- "Sen önce kapat sayın seçmeeenimmm."
- "Haaayııır önce seeenn vekiilimmm!"
Meclis Başkanlık Divanı'nın CHP'li katip üyesi Elif Doğan Türkmen'in 1 milyon 189 bin liralık haberleşme faturası başka nasıl açıklanır bilemiyorum...
Bir de, "Ücretlerin bu kadar pahalı olduğunu bilmiyordum" tadında bir açıklama yapmış...
Harika!
Peki 2 soru:
1- Sizlerin mecliste özel danışmanları yok mu? Danışman veya danışmanlarınız size, "Haberleşme faturanız ile dünyanın açlık sorunu falan çözülür. Biraz elinizi tuştan çekin" demedi mi?
2- Haberleşme giderlerinden bile bihaberken nasıl milletvekilliği ve TBMM divan üyeliği yapıyorsunuz?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.