Kadınlar ve erkeklerin "aşk hali" niye dört dörtlük yürümüyor!
Hadi 4/3'lüğe de razıyız da o bile niye olmuyor?
Cevap veriyorum...
Masallardan!
Bir kız çocuğu dünyaya geliyor...
Babasından, yani hayatındaki "ilk erkek"ten duyduğu "ilk söz" ne?
"Prensesim!" Çok tatlı!
Peki sonra?
Kız çocuğu, kendisini prenses sanarak büyümeye başlıyor!
Evde bir kral var, ne isterse yapıyor...
Adamcağız evde, prensesi mutlu etmek için çalışıyor...
Her gece uyurken ona en sevdiği masallar anlatılıyor...
Prensin peşinden koştuğu, sarayda yaşadığı, "mutlu son"lu masalların kahramanı olacağı günü bekliyor!
Ve minik prenses, kulesinde "halkıyla" tanışmadan büyüyor!
Minik Marie Antoinette, "Ekmek bulamazsanız dondurma yiyin!" modunda büyüyor... (Küçük bir prensesken pasta yerine dondurmayı tercih ederdim de...)
Başka evde ise bir aslan parçası dünyaya geliyor!
Allahım o ne ihtişam ne güç!
Minnak aslan da bir prens olarak büyüyor...
Karşısındaki koca adamları, bilek güreşinde yeniyor.
"Aslan oğlum... Sana helal olsun her şey" sözü evden eksik olmuyor...
Kucağına gittiği ablalar ona aşık oluyor!
Prens, kadına gülümsüyor ve kucağına sokuluyor.
Hemen anne ya da babası gururla, "Benim oğlum çok çapkın olacak" diyor!
Bir keresinde dayanamamış ve "Peki çocuk hanginize çekecek? Annesi mi çapkın, babası mı" demiştim!
Yaşadıkları şoku, gülümseyerek atlatmaya çalışmış ve sorumu cevapsız bırakmışlardı!
Eveeeet!
Prens ve prenses büyüyüp, gerçek hayatla tanışıyor!
Aaa o da ne!
Mavi kanlı değillermiş!
Kimse onlara ne "prenses" ne de "prens" gibi davranıyor... Bilek güreşlerinin yenilmez savaşçısı minnak prens, mahalle kavgasında ilk dayağını yiyor!
Prensesin ise hiçbir emri yerine getirilmiyor!
Beğendiği çocuk, "Sal saçlarını Rapunzel" deyip kuleye tırmanmak yerine, kızcağızın saçını çekip ağlatıyor!
İlk travmalar...
İlk yanılmalar...
Ve sonunda büyüyüp birbirleriyle tanışıyorlar.
Kadında yılların "eksikliği" var!
Sarayını...
Nöbetçilerini...
Her emrini yerine getiren kralını istiyor...
Peki adam ne yapıyor?
Prensesi, altın kaşıkla besleyeceğine; kadıncağızdan çoban kebabı, yanında tereyağlı pilav ve salata istiyor!
Babası omuzlarında taşırdı, bu adam arabanın kapısını bile açmıyor...
Kral, her akşam eve çikolatayla oyuncakla gelip prensesini sevindirirken, "sözde prens" bir çiçeği çok görüyor!
Kadıncağız, yeniden prenses olacağı günü bekliyor bekliyor bekliyor ve sonunda, içindeki nöbetçilere "Tiz bu adamın kellesin uçurun!" diyor!
Aşk bitti!
Prens cephesi de vahim!
O ihtişamlı, vurduğunu deviren süper kahraman yıllarını özlüyor erkek!
Hayatındaki kadın için "o güçlü" adam olmak istiyor...
Yeniden takdir edilsin...
Gururlanılsın diye bekliyor...
Tabii bu arada yeniden bütün kadınlar onu kollarına alsın, "Aşığım sana evlen benimle" diye kıkırdasın da istiyor ama bunu aleni söyleyemiyor!
Çapkınlığını uluorta yapabildiği, zerre tepki görmediği yıllarının hasretini çekiyor!
Peki, prenses ona neler söylüyor?
- Yine mi o çoraplar yerde!
- Bir çeşmeyi tamir edemedin, pes!
- Şu arabayı düzgün kullan, sol yap soool!
- Kim o kadın!
- Millette kas bombası, bizimkinde 3 oda 1 salon göbek!
- Ay bütün gece horladın!
Ve erkek, kendini "güçlü bir prens" gibi hissetmediği yerde pelerinini, kılıcını alıp gidiyor!
Aşk yine bitti!
Peki kim suçlu siz seçin?
A- Prensler...
B- Prensesler...
C- Bize o masalları anlatanlar...
D- Kendi masalını yazamayanlar...
E- Hepsi!
F- Hiçbiri!