Giriş Tarihi: 15 Nisan 2011, 18:45
Malumunuz İstanbul'da çok büyük bir film şöleni olan İstanbul Film Festivali var. Bu şahane festivalin 30. yıl coşkusuna ortak olmaya çalışıyorum. Şimdi de izniniz olursa festivalde hayatımı bir kez daha sorgulayıp, bazı kararları yeni baştan almamı sağlayan birkaç filmi de paylaşmak istiyorum.
Filistinli yetimlerin annesi: Miral. İnsan olma onurunu yeniden sorgulayarak seyrettim bu filmi. Ve baba olma planı yaparken biyolojik bir çocuk sahibi olmak yerine ihtiyacı olan birini almaya karar verdim. Evet, aynen hayatımı böyle değiştirdi. Tarih yazan Hind el-Hüseyni'nin yaptıklarını seyrettikçe, "Ben hayatta ne yapıyorum"u sorgulamamak imkansız. Filmin konusuna gelince: 1948'de, İsrail'in kurulmasından sonra Hind el-Hüseyni, bombalamalardan yersiz yurtsuz, yetim kalan 55 Filistinli çocuğu Kudüs'te sokakta tesadüfen bulur ve onlara evini açar. Sonra da evini zamanla yetimhaneye çevirir. Burada yetişen Miral de diğer genç kızlarla birilikte Hind el-Hüseyni tarafından mülteci kampında öğretmenlik yapmakla görevlendirilir. Halkının verdiği mücadeleyle ilk kez karşılaşan genç kız, savaşmak ve idealleri arasında kalakalır. Filistinli gazeteci Rula Jebreal'ın romanından uyarlanan filmde, Cannes'da "Kelebek ve Dalgıç"la en iyi yönetmen ödülünü alan Julian Schnabel tüm ustalığını gösteriyor. Romanı kitapçılarda.
ÖLÜMÜNE KAÇIŞ
"Ölümüne Kaçış" ikinci şok filmimdi. Yönetmen Skolimowski bir CIA operasyonun neredeyse izole edilmiş sessiz bir yaşam düzenini nasıl bozacağı fikrinden yola çıkıyor ve çölde yakalanan bir Afgan'ın, kendini birden Avrupa'daki karla kaplı ormanda bulmasıyla yaşamak, kaçmak ve özgür olmak için nasıl mücadele verdiğini anlatıyor. Amerika'nın Orta Doğu'da yaptıklarına ayna tutuyor, yakın tarihe tanıklık ediyor. Afgan'ın kaçarken ormanda çocuğunu emziren bir kadının göğsünden süt içişini ve finaldeki atlı sahneyi ömrüm boyunca unutamayacağım.
AMADOR
Tarih yazmış bir kadının hikayesi: Kadının Fendi/Made in Dagenham. Sosyal adaleti ele alan neşeli ve dokunaklı İngiliz komedisi, gerçek hayattan esinlenip feminist bir ittifakı anlatırken izleyicileri kahkaha tufanına da sürüklüyordu. 1968 yılında, İngiltere'deki bir Ford fabrikasında geçen filmde cesur bir grup kadın ilk kez grev yapıp tüm dünyada işçi kadınların talihini değiştiriyordu. Ve hayat, dostluklar üzerine benzersiz Amador! Bu kadar mı duru ve bu kadar mı etkileyici olabilir bir film. Marcela, ekonomik ve sosyal açıdan zor zamanlar geçiren, yeni bir çevreye ve topluma uyum sağlamaya çalışan evli bir göçmen kadındır. Yatalak durumdaki Amador'un bakıcılığını yapmak zorunda kalınca hayatı inanılmaz derecede değişir.
ÖZEL TİM 2
Festivalin açılış filmi 'Copacabana'da Babou rolüyle Fransa'nın efsane oyuncularından 'Isabelle Huppert' muhteşem, bir ana-kız, sevgi, dostluk hikayesi olan film de! Acımasız, katı, kanlı bir film olan "Özel Tim 2" ilki gibi şok edici. Brezilya'daki varoşu, uyuşturucu trafiğini daha önce de -Tanrı Kent- izledik ama yine bu kadar apaçık görmek çok sarsıcı.
AYNA
Farklı kültür ve kuşak çatışması üzerine olan "Batı Batıdır" komik olduğu kadar düşündürücü! Kurmaca bir hikayenin bir anda bir belgesele dönüştüğü 'Ayna' yaratıcı fikriyle her zaman ışıl ışıl. İran'da film çekmesi yasaklanan Panahi'nin de bol ödüllü filmi, SİYAD'ın seçimi. Ve hiç eskimeyen Türk klasikleri 'Üç Arkadaş', 'Selvi Boylum Al Yazmalım'.
Hayatımıza çok şey katan festival yarın sona eriyor. Gelecek yılı ve filmleri iple çekeceğim. Son sözüm de iki büyük kuruma. Bize sinema şölenini yaşatan, kültürümüze katkılarıyla eşsiz hizmet sunan İKSV'ye binlerce teşekkürler. Ve bir teşekkür de 'Dünya Festivallerinden' bölümüne tema sponsoru Gazetem 'Sabah'a. Kurumumla bir kez daha gururlandım. Eminim desteğiyle kültür hayatımızı daha da zenginleştirecek. Haydi bir film festivali de İzmir'imin başına!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.