Giriş Tarihi: 10 Haziran 2011, 20:05
"X-Men" serisi yepyeni maceraları "X-Men: Birinci Sınıf" ile sinema serüvenine devam ediyor. Filmde mutanların iki önemli lideri olan Profesör X ile Magneto'nun gençlik yıllarına dönerek aslında mutant efsanesinin nasıl doğduğu anlatılıyor. Kuşkusuz filmin anlattıkları bununla sınırlı değil. Bir nevi bellek tazeleyerek bir neslin yaşadığı Soğuk Savaş yıllarına doğru bir yolculuğa çıkarıyor.
Dilerseniz yeni filminden önce diğer X-Men filmlerine kısaca bir göz atalım. "X-Men" serisi "Marvel"in ünlü bir çizgi romanından sinemaya uyarlandı. 2000'de ilki çekilen film büyük ilgi görünce hemen 2003'de ikinci film geldi ve o da en az ilki kadar beğeniyle karşılandı. Çizgi roman uyarlamaları hep bir handikap taşır. Genellikle de senaryolardaki "derinlik" eksikliği görsel efektleri ile kapatılmaya çalışılır.
Çizgi roman uyarlamalarıyla ilgili işte bu algıyı "X-Men" filmleri tersine çevirdi. Günümüz dünyasında birlikte yaşama konusunda çekilen sıkıntıları politik bir içerikle sinemaya aktardı. Azınlıklara olan bakış, hoşgörü eksikliği, iktidar mücadelesi, alt kimlikler, cinsiyet, milliyetçilik gibi birçok konuyu beyazperdede görünür/söylenir kılarak bu konuları tartışmaya açtı. Mesela "Auschwitz Kampı" ile başlayan ilk filmde faşizme gönderme yapılırken serinin üçüncü filmi "Son Direniş"te marjinal kimliği hastalık olarak gören muhafazakar bakış açısı eleştirildi.
SOĞUK SAVAŞ YILLARI
Yeni filmin konusunu özetleyecek olursam, mutant dostlarımız diğer mutantlardan bihaber oldukları için kendilerini toplumdan dışlanmış ve yalnız hissetmektedirler. Küba Krizi sırasında CIA'nın yardımıyla farkına vardıkları mutant gerçeği ile tanışan ABD hükümeti, ağır silah olarak bu kahramanları devreye sokar. Profesör X mutantları bu amaçla kullanılmasını desteklerken Magneto mutantların insanların emri altında güçlü bir silah kullanılmasına rahatsızlık duyar.
"X-Men : Birinci Sınıf"ta efsanenin doğduğu yıllara geri dönülüyor olması "Domuzlar Körfezi Krizi" gibi siyasi olayları da hikayenin arka planına koymasına imkan tanıyor. Böylece soğuk savaş yıllarında ortaya çıkan genç, idealist ve korkusuz bir kuşağı tanıma, 1960'lı yıllarda yaşanan ABD ile Küba arasındaki krizi ve CIA'nın o dönemde yürüttüğü politikayı yeniden hatırlama şansı ortaya çıkıyor.
SÜRPRİZ OYUNCULAR
Magneto'nun ve Prof X'in geçmişlerini öğrenmek ve onlardaki değişimi görmek ilginç aslında. Özellikle de Magneto karakterindeki gel-gitler etkileyici. Filmdeki kahramanları sürpriz oyunucular canlandırıyor. Magneto'nun gençliğini "Açlık" filmindeki yorumuyla büyük ses getiren "Michael Fassbender", Mystique karakterini ise bu yılki Oscar adaylarından "Jennifer Lawrence" canlandırıyor. Lawrence, "Winter's Bone / Gerçeğin Parçaları" filminde gerçekten olağanüstüydü. Sadece bu iki yetenekli oyuncu için bu film seyredilir. Bu arada "X-Men filmlerinin başarısında büyük rol oynayan yönetmen "Bryan Singer"i de unutmamak gerekir. Her ne kadar bu filmde sadece yapımcı olarak gözükse de X-Men'lerin efsaneye dönüşmesinde kendilerinin büyük payı bulunmakta.
Daha önce pek çok seri filmde -Batman, Yıldız Savaşları- olduğu gibi "X-Men"lerde de başa dönülerek bir üçleme oluşturulup X-Men mitolojisi belli bir temele oturtulmaya çalışılıyor. Ben de bir sinefil olarak serinin devamı merakla bekliyorum.
Haftanı Filmi
Ölüm Makinesi: Hanna
Hanna, dünyanın uzak bir köşesinde eski CIA ajanı babası tarafından bir ölüm makinesi olarak yetiştirilmiştir. Hem güçlü hem de çok zekidir. Bir gün yarım kalmış bir aile işini tamamlamak için gerçek dünyaya döner. Öğrendiklerini hayatı için mücadele ederken uygulamak zorundadır. Sıkı bir aksiyon olan Hanna'da başrolleri Eric Bana ve Oscarlı Cate Blanchett paylaşıyor. Kaçırmayın.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.