• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
ÖZKAN BİNOL

Sıkıcı değil "çekici" bir Fransız filmi

ozkan.binol@sabah.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 29 Haziran 2012, 19:01
Ne zaman Fransız filmi izlesem İzmir'deki öğrencilik yıllarım aklıma geliyor. Tıfıl bir G.S.F. öğrencisiyken Fransız Kültür Merkezi'ndeki Fransız filmleri izlerdik. O yıllarda (1980'ler) vizyona daha çok Hollywood işi ve yerli filmler girdiği için sinema tarihine geçmiş birçok filmi orada izleme imkanımız olurdu. Sinemaların yazlık programları artık Fransız Kültür'ü aratmayacak nitelikte. Bu aralar 2-3 Fransız filmini vizyonda görmek mümkün. Geçen hafta gösterime giren "Sert Rüzgarlar" da Fransız Sineması'nın son dönem nitelikli yapımlarından. Önce özetler:
Eşi Sarah'nın kaybolmasından sonra, Paul iki küçük çocuğuyla beraber yalnız yaşamaya başlar. Aradan geçen süreçte her gün kendisini yeniden keşfetmek Paul'u yormuştur. Yeni bir başlangıç yapabilmek umuduyla Paul büyüdüğü kasabaya taşınır. Peki ama Paul aslında kimdir? Çocuklarının gözünde dünyayı kurtaran, kendi korkularıyla ve önüne çıkan engellerle hiç durmadan mücadele eden, hayatlarındaki tehditlere rağmen oldukça hassas bir babadır Paul.
Film modern -küçük burjuva- ailelerde sıkça görülen bir tartışma ile başlıyor. Sarah hayatından şikayetçi ve eşinden daha fazla ilgi alaka bekliyor. Bu tartışmanın üzerine ertesi gün sırra kadem basıyor. Üstelik ardında iki de çocuk bırakıp. Şimdi bu durumda siz olsaydınız ne yapardınız? Eşinizi hangi bilinmez tarihe kadar beklerdiniz?
"Sert Rüzgarlar" küçük detaylarla zenginleşen tam bir hayatın içinden hikayesi. Susmayan vicdanıyla başa çıkmayan genç bir adam yıkılmayıp ayakta kalabilmek için insanüstü bir çaba gösteriyor. Paris'in yorucu yaşamından çocuklarıyla memleketine geri dönen Paul bu kez de kendine özgü olan taşra sıkıntısıyla baş başa kalıyor. Kuşkusuz burada en büyük desteği ağabeyinden görüyor. Hayatına yeni giren dostlarından da.

KİM BU DOSTLAR?
Film zengin bir karakterler galerisi gibi. Önce ağabey Alex: Orta yaşlarda, çocuksuz, evli ve ehliyet kursu sahibi. Babacan. Çekip gitmeyi becerdiği için Paul'a hayran ama babasının cenazesine gelmediği için de kızgın. Paul'un -ehliyet kursundan- öğrencisi olan iç çamaşırı satıcısı Brehel ise filmin neşesi. Bu iri yarı ve sakar adam doğallığıyla filmin hüznünü dağıtıyor. Paul'e göz koyan Justine ise Paul'a olan ümitsiz aşkının peşinde gitmekte tereddüt etmeyen cesur bir genç kız. Ve bir diğer karakter Yamie'in babası. Fransız Sineması sanki günah çıkartıp, bu karakterle bir kez daha Araplar'dan özür diliyor. Toplumdaki Araplar'a bakış açısının değişmesi açısından önemli aslında. Ve filmin esas delikanlısı Paul. Film zaten onun üzerine kurulu. Orta yaşlara yaklaşan entelLektüel birisi. Muhalif. İç çamaşırı satıcısı Brehel ve Yamie'nin babasıyla dost olma nedeni de bu. Onlar da muhalif. Eşinin gidişinden sonra hayata tutunmayı çalışıyor.
Paul'de Bernoit Magimel çok başarılı. Karakterin gel gitlerini bire bir seyirciye yaşatıyor. Onsuz bu film bu kadar başarılı olmazdı. Benoit ilk çıkışını Haneke'nin "Piyano Öğretmeni" filmiyle yapmıştı. Daha sonra "Kızıl Nehirler", "İkiye Bölünen Kız" ve "Küçük Beyaz Yalanlar" da izledik onu. Filmin diğer bir güçlü oyuncusu Ramzy Bedia. Yani Yamie'in arıza babası. Audrey Tautou ise filme şöyle bir değip geçiyor. Audrey ne oynarsa oynasın hep seviyorum onu.
Yönetmen Jalil Lespert "Sert Rüzgarlar" filmiyle sıkıcı Fransız filmi imajını kırıyor. Lespert öncelikli olarak "Sarah'ın kayboluşunu" evlilikteki iletişimsizlik metaforu olarak kullanarak modern bir sinema dili yaratıyor. Filminde kaybolan eşin ardından yaşananları asla "matem" havasında anlatmıyor. Her şey tıpkı gerçek hayattaki gibi doğal. Sonuçta da sıkıcı değil, çekici bir Fransız filmi izlemiş oluyoruz.

Haftanın Filmi
Çernobil'in Sırları

Tatile çıkan altı kişilik bir arkadaş grubu, rehberlik etmesi için farklı bir turist rehberi tutarlar. Adam onları, Çernobil nükleer faciasından önce işçilerin ikamet ettiği ama artık terk edilmiş olan Pripyat şehrine götürür. Yıkıntıların arasında gezerken turist kafilesi aslında yalnız olmadıklarını fark edecekler. Yönetmenliğini Bradley Parker'ın üstlendiği "Çernobil'in Sırları" İstanbul Film Festivali'ndeki en sevdiğim filmlerde birisiydi. Kaçırmayın.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.