Pedro Almodovar, son filminde izleyenlere "Aklımı Oynatacağım" dedirtecek kadar tüm hünerlerini döktürmüş. İnecek havaalanı bulamayan
bir uçak düşünün. Gökyüzünde durmaksızın fasit daireler çizsin. Meksika diye yola çıksın, Madrid'in bir adım ilerisine gidememiş olsun. İçinde de birbirinden renkli yolcular ve mürettebat. Üzerine de Pedro'nun hınzırlığını ekleyin. Sonuç: Kahkahalarla güleceğiniz, unutulmaz bir Almodovar filmi!
Gelelim filmin hikayesine: Meksika'ya giden bir uçağın iniş takımları arızalanır. Kalkış yaptığı noktaya dönmek isteyen uçağın bir müddet havada kalarak yakıtını bitirmesi gerekir. Hostesler bu durumu yolculardan saklamak için büyük bir çaba gösterirler. Durumu öğrenen yolcular hayatlarındaki son saatleri geçirmekte olabileceklerini fark ederler. Ölüm çok yakınlarındadır ve bu gerçek yolcuların çenesine vurur! En gizli sırlarını, sakladıkları yönlerini birbirlerine tek tek anlatmaya başlarlar...
Kim bu yolcular?
Bugüne kadar pek çok aykırı karakteri kahraman yapan Almodovar, "Aklımı Oynatacağım" da bu iyice uçuyor ve adeta ayaklarımızı yerden kesiyor. Business class "seçkin" kesimi, ekonomi kısmına da "vatandaş"ı oturtmuş. Business classkiler hala uyanık ve yere çakılmak üzereyken bile fazlasıyla dünyevi işlerle meşgullerken, ekonomideki zavallılarsa verilen kas gevşeticiyle derin bir uykuya geçmişler. Filmin odağını zenginler ve mürettebat oluşturuyor. Kim mi bunlar? Çalıştığı bankayı dolandırmış bir üst düzey yönetici, çapkın bir aktör, yeni evlenmiş (uyuşturucu satıcısı) bir çift, elinde Kral'ı bile tehdit edecek görüntüler olduğunu iddia eden erotik film yıldızı ve müzmin bakire bir medyum. Business classtaki bu topluluğu "gay"liğin dibine vurmuş kabin ekibi hizmet ediyor, uçağı da cinsel tercih konusunda kafası karışık pilotlar kullanıyor.
Almodovar, İspanya'nın ruh halini fazlasıyla iyi yansıtmış. Kaçacak yerleri kalmayanları, ülke dışına çıkamayanları, üç kağıtçıları, uyuyanları hayatı sadece cinsellik üzerinden yaşayanları kendileriyle yüzleştiriyor. Almodovar, uçak metaforu üzerinden ekonomisi tepe taklak yere çakılmak üzere olan İspanya'yı anlatıyor. Görünürde çok renkli, neşeli, uçuk kaçık hatta bir film gibi gözükse de aslında sıkı bir kara mizah örneği "Aklımı Oynatacağım".
Pedro Almadovar, 1990'lı yıllarda hayatımıza girdi. Göz alıcı renkler, tipik İspanyol karakterler, nostalji, yalnızlık, iletişimsizlik onun sinemasının vazgeçilmezleriydi. "Bağla Beni"yle cinsiyetler arsındaki farkı ortadan kaldırdı. "Yüksek Topuklar"da ve "Annem Hakkında Her Şey" de 'kitsch'in estetiğini yaptı. "Konuş Onunla" filmiyle herkesi hakkında konuşturdu. "Kötü Eğitim"de cinsel kimliğini tüm cesaretiyle deşifre etti. "Volver", "Kırık Kucaklaşmalar"la post modern melodramların en güzellerini yaptı. Herkesi şaşırtan "İçinde Yaşadığım Deri"yle denediği tüm türleri bir araya getirdi.
"Aklımı Oynatacağım", Almodovar'ın belki en iyi değil ama en matrak filmi.
Şöyle gülelim, eğlenelim diyorsanız buyurun sinemaya.
Haftanın Filmi
Muhteşem Gatsby
Yazar olmaya hevesli Nick Carraway 1920'lerde eğlence hayatının gözdesi konumuna yükselen New York'a gelir. Kendi Amerikan rüyasının peşindeyken tesadüfen milyoner Jay Gatsby ve onun çevresiyle yolları kesişir. Carraway'nin alkolün su gibi aktığı, göz kamaştırıcı partilerle tanışması fazla zaman almaz. Öte yandan bu büyülü Amerikan rüyasının çöküşü de yaklaşmaktadır. Dışarıdan görkemli görünen bu hayatın örtbas etmeye çalıştığı gerçekler su yüzüne çıkacaktır. F. Scott Fitzgerald'ın romanından uyarlanan filmde Leonardo DiCaprio, Tobey Maguire ve Carey Mulligan barolleri paylaşıyor.
