• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
ŞEBNEM BURSALI

Ne olacak CHP'nin hali?

sebnem.bursali@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 27 Şubat 2012, 19:06
CHP'nin olağanüstü kurultayını yerinde izlemekti aslında niyetim ama 39 buçuk derece ateşle beni yataktan çıkarmayan, serumlar ve iğnelerle 5 günde ancak gözümü açtıran "paçavra gribi" sebebiyle gidemedim.
Zafer Şahin ve Ertan Sayın'ın kimsenin görmediği salon izlenimleriyle Onur Çakır'ın derin kulisleri, Yeni Asır okurları için CHP kurultayının gözü-kulağı oldu. Ben de, Pazar günü televizyondan ilk kurultayı izlerken, dünkü ikinci kurultayı da aynı yöntemle takip edebildim.
Öncelikle; beni hiç de şaşırtmayan bir sonuç alındığını söylemeliyim. Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanlığı'nı sağlamlaştırdığı, muhaliflerin de keskinleştiği bir sürecin en önemli adımı atıldı bu iki günde.
Kavga döğüş, itiş kakış arasında gözden kaçırıldığı ve hakettiği yeri alamadığı için benim üzüldüğüm bir nokta var.
İlki parti tüzüğüne şu çok önemli 3 maddenin konulması; kadın kotasının yüzde 25'ten 33'e çıkarılması ve genç kotasının konulması (yüzde 10) ile genel seçimlerde partinin bir önceki seçime göre oy oranını düşüren il-ilçe veya belde yönetiminin MYK tarafından görevden alınabileceği. Aslında buna bir de, milletvekili adaylarını belirleme noktasında merkez yoklamasının yüzde 25 ile sınırlanması, ön seçimin esas alındığının kayıtlara geçilmesi eklenebilir.

Bölünmenin lideri yok

Peki, bundan sonra ne olacak? Senaryo çok. Bölünme olup olmayacağı da en çok konuşulanı. Ankara'nın nabzını yokladım. Öncelikle, muhaliflerin öyle hemen partiden ayrılmak gibi bir niyetleri falan yok. Vuruşarak ya başaracak ya da çekilecekler. Peki; ya yeni parti kurmak? İşte bu noktada hiç de öyle bir izlenim yok. Bir kere, bu hareketin veya yeni oluşumun lideri kim olur noktasında güçlü bir isim yok.
Muhaliflere dolaylı destek veren Deniz Baykal'ı yıllardır tanıyan bir gazeteci olarak; başka bir partinin lideri olmak yerine, parti içinde kalıp yeni bir "G Gününü" bekleyeceğinden eminim. Deniz Bey'i bu saatten sonra hiç kimse Anadolu'yu karış karış gezdiremez yeni bir parti için. Mustafa Sarıgül ismi de konuşuluyor ama; Sarıgül de en güçlü olduğu dönemde partileşmeye cesaret edemedi, şimdi eder mi? Pek ihtimal verilmiyor.

1 gider, 10 gelir

Peki, Genel Merkez tarafındaki eğilim nedir? Genel Merkez; Kılıçdaroğlu'nun "tek patron" olduğunun tescillenmesinden memnun. CHP'den ayrılma ihtimalleri için de pek telaşlı değil, tersine, içten içe "gidebilirler" diye bakıyor; "Yüzde 1 gider, yüzde 10 gelir" havası hakim. Nitekim; tarihte Güven Partisi örneği var; Ecevit'in tek başına iktidarnının yolunu açmıştı bu bölünme. Kaldı ki; şu anda solda yeni bir partinin kurulmasının, seçmen nezdinde bir karşılığı olmadığı ve olmayacağı hesap ediliyor.
Özetle; CHP'de artık bundan sonra hesaplar 2014 yerel seçimine göre yapılmalı. Kılıçdaroğlu, asıl liderlik sınavını ilk kez gerçek olarak gireceği bu seçimde göstereceği veya gösteremeyeceği seçimle verecek...

28 Şubat hesaplaşması...

28 Şubat 1997 tarihinin üzerinden tam 15 yıl geçti. O yıllarda Ankara'da gazetecilik yapan biri olarak, bugüne kadar ne yazılanlar ne de belgesel yapılanlar, o günleri tam olarak anlatamadı. Bu söylediğim, yazılan ve yapılanları kötülemek için değil, daha görünmeyen ve söylenmeyen çok daha fazla şey olduğunu ifade etmek içindir.
O dönemin güçlü aktörleri; bu sürecin 1000 yıl süreceğini iddia etmişti ama ömrü, 6 yılı geçmedi. Yine; o günlerin sıcaklığında ve burada aktaramayacağım derecede manüplasyonun etkisiyle, biz gazeteciler de ne kadar yanlış yönlendirildiğimizi bugün daha iyi anlıyoruz artık. 28 Şubat'ın, rahmetli Erbakan'ı yollama operasyonu değil, o dönemin ve sonrasının kodlamasını yapmaya kararlı sermayeyi kollama operasyonu olduğunu, Susurluk ile ortaya çıkan ve hayli yol alan gerçeklerden alıkoyma amaçlı olduğunu bugün daha iyi görüyoruz. O dönem, sokak ortalarından tank'larla verilmeye çalışılan "balans ayarları" bugün, doğru adreslerin "balans ayarlarıyla" son buldu.
O dönem, 28 Şubat'ın asıl kurgucusu "asker" gibi görünse de; 28 Şubat'ın asıl oyun kuranlarının "Derin Sermaye" olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yani; davul derin sermayede, tokmak askerdi, asker sahaya sürüldü.
Bugün, o dönemle ilgili gizli kalan dosyalar yeniden açılmaya çalışılıyor. Eğer bu gerçekleşirse; o dönem kurdurulan ve ömürleri 1 ila 1 buçuk yıldan uzun sürmeyen Ecevitli, Yılmazlı, Cindoruklu hükümetlerin zayıflıkları yüzünden gerçek iktidarın "başka derinlerde" olduğu ve bu "derinler eliyle" Türk halkının cebinden 50 milyar dolar gibi bir paranın yağmalandığı da ortaya çıkacaktır. Gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkmak gibi kötü bir özelliği var.
Tarih bazen geç yazılır ama, inanın doğru yazılır...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.