Benim Kahramanım gitti...
2011'nin Şubat ayında, yani 22 yıl sonra biz babamla tekrar aynı evde buluşmuştuk. Şöyle demiştim bir yazımda; "Bizim babamla buluşmamızın biraz hüzünlü bir hikayesi olsa da; şu anda onunla yaşıyor olmaktan ve bizim hikayemizin bir başka sayfasını yeniden yazıyor olmaktan çok ama çok mutluyum..." Babamla hikayemizin ikinci bölümü diye adlandırdığım bu sayfa, biraz hüzünlü sonlandı. 2 yıldır acım hala taptaze. Çünkü;
Köksüz ağaç gibi
Bize bıraktığı soyadı; benim bu dünyada görüp görebileceğim tüm servetlerden daha büyük. Babasız olanlar anlar beni. Babanızı kaybettiğinizde hissettiğiniz şey; koskocaman bir boşluktur... Varlık içinde yokluk gibi. Herşey varken, hiçbirşey yokmuş gibi. Gülerken ağlamak gibi. Direksiyonsuz otomobil, şarjı bitmiş telefon gibi. Daha doğru ifadeyle; köksüz bir ağaç gibi...
Annem gittiğinde de benzer duygular yaşamıştım aslında. Karşılıksız sevginin en derin ifadesi anne ise; karşılıksız vermenin en doğru ifadesi de baba değil midir? Biz; benim küçük ailem ile daha fazla, daha sıkı birbirimize sarılarak hayat yolculuğumuza devam edebiliyoruz. Birbirimizden aldığımız gücün tek sebebi; sevgi... Allah'a her gün dua ediyorum; bana böyle bir aile verdiği için.
Benim yolumda sevgi var, benim yolumda birlik-beraberlik var, benim yolumda birlikte yürüdüğüm dostlarım ve çalışma arkadaşlarım var. İşte bunlar şükretme sebebim. Bana; babam gittiğinden beri babalık yapan Emin eniştemin, bir çınar gibi başımızda olan abim Tarkan'ın, küçük yaşına rağmen kendi evlatlarıyla birlikte hepimize sırası geldiğinde babalık yapan Çağatay eniştemin, benim can yoldaşım, yol arkadaşım çalışma arkadaşlarımın, tanıdığım, tanımadığım tüm babaların ve baba adaylarının Babalar Gününü bir kez daha kutluyor, önlerinde saygıyla eğiliyorum. Eğer yaşıyorsa gidin ve babanıza sarılın ve bir kez de benim için sarılın lütfen...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.