Devlet içindeki safralar
Bu ülkenin ana muhalefet partisinin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 10 gün önce, daha ortada bu ses kaydı yokken bir canlı yayına çıktı ve önceki gün internete verilen konuşmaları neredeyse kelimesi kelimesine aktardı!
Peki; CHP Lideri 10 gün önceden, Türkiye Cumhuriyeti Devleti için bu kadar hayati öneme sahip ve gizli bir toplantının kayıtlarını dinlemese ve bilmese bunları nasıl söyleyebilirdi?
Garibime giden bir başka ayrıntı da, CHP'nin hukukçu milletvekillerinden Emine Ülker Tarhan'ın bile bu hukuk dışı ihanete alkış tutuyor olması.
İşin, siyasi tarafını konuşmuyorum bile; çünkü bence devlet ciddiyeti ve hukuk katli; bütün siyasi kaygı ve zorunlulukların önüne geçiyor çünkü.
Bir süredir yapılmak istenen ortada; Devletin ve devleti yönetenlerin itibarsızlaştırılması için her tür yol denendi ama başarılamadı.
Ve; bunun için de içeride bulunan partner ve partnerler üzerlerine düşen görevi "layığıyla" yerine getirdiler, getirmeye de devam ediyorlar.
Ama; artık durum devlet sırlarının ifşasına gelince; burada inanın ne siyaset ne ideoloji ne de başka hiçbir unsur söz konusu olamaz, olmamalı.
Bu apaçık; devlet güvenliğine yönelik casusluk faaliyetidir. Bu noktada herkes ama herkes; Türkiye Cumhuriyeti Devleti üzerinde oynanmak istenen kirli oyuna DUR demek zorundadır.
Dışişleri Bakanı, Müsteşarı, Genel Kurmay 2. Başkanı ve MİT Müsteşarı arasında Suriye ile ilgili (ki; aynı gün Suriye'deki bir terör örgütü, bu ülkedeki Türk toprağı 'Süleyman Şah Türbesinin' etrafındaki tüm yerleşim yerlerini ele geçirmişti ve söz konusu toplantı da bu yüzden yapıldı zaten) Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak yapılacakların konuşulduğu; devlet sırrı niteliğindeki toplantının ses kaydının sızdırılmasının, ne vatan sevgisiyle ne de başka hiçbir şeyle açıklaması mümkün değil.
Gerçek casuslar bile; dinledikleri kayıtları alenileştirmezler. Bunlara casus bile denmez.
Dün AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu ile bu konuyu değerlendirirken doğru bir noktaya dikkat çekti; "Casusluk; bir devlet adına yapılır. Bunlar kime hizmet ediyorlar? Başka bir ülkeye mi, kendi özel hesaplarına mı?" Bin yıllık devlet geleneğimize saldırıdır bu. Hadi, dış dünyayı anladık. Ya onlara hizmet eden, maşalık yapan içimizdeki hainlere ne demeli?
Gün, birlik günüdür. Bu yapılan bir siyasetçiye veya bir iktidara karşı komplo değil, en hafif ifade ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı bir ihanettir. Ve; ne 80 darbesinde, ne 28 Şubat'ta ne 27 Nisan'da bu boyuta ulaşmamıştı ihanet.
Bir yandan da; devlet içine sızmış ve kümelenmiş ajanların da ifşası için çok iyi oldu aslında bu süreç. Bunlar, Türkiye sevgisi olmayan, Türkiye aidiyeti olmayan devlet içindeki safralar değil de nedir ki?
Özetle bu sürecin iyi bir yanı da oldu; Bin yıllık devlet geleneğimiz, güçlü devletimiz bunu da atlatır.
Devlet; içindeki safrayı kusuyor.
Ben bu olayı böyle yorumluyorum arkadaş...
Bu hizmeti hak ediyor muyuz?
Nihayet yarın sandığa gidiyoruz. 17 Aralık süreciyle iyice çirkinleşen ihanet sürecinin sandığa yansımasını 24 saat sonra göreceğiz.
Belediyecilik ve projelerin konuşulması gereken bu süreci, komploları konuşarak geçirdik.
Ben herkesi bu noktada derin bir nefes almaya ve yaşadığı kenti veya ilçeyi 5 yıllığına kime emanet edeceğine aklı selim olarak düşünerek oy kullanmaya davet ediyorum.
Kendimize şu soruyu sormamız yeterli; "Ben bu belediye hizmetlerini hak ediyor muyum?"
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.