Sandıktan çıkan sonuca saygı göstermek ve milletin, seçmenin iradesini ciddiye ve dikkate almak sadece siyasetçilerin değil, herkesin görevidir. Aksini yapanlar olduğunu üzülerek görüyoruz ki; 13 yıldır iktidarda olan partiye yüzde 50 oy veren halkı küçümsemek ve bilakis hakaret etmek, dillerinden düşürmedikleri demokrasiye de uymaz, milli iradeye de uymaz. Ama burada AK Parti'ye de düşen bir görev var ki; kimseyi dışlamadan, ötekileşmeden bir an evvel hükümeti kurup, yarıda kalan işlerin tamamlanması, yeni reformlara da bir an evvel başlanması gerekir. Nitekim; Başbakan Davutoğlu, 1 Kasım gecesi Ankara'da yaptığı balkon konuşmasında "sevgimuhabbet ve tevazu" derken, bu noktaya özenle dikkat edeceklerinin de altını çizmiş oldu.
İZMİR CHP'YE DERS VERDİ
Türkiye genelinde 63 ilde birinci gelen AK Parti'nin, 13 yıldır bir türlü istediği oranda varlık gösteremediği Ege'de elde ettiği sonucu kimse küçümsemesin, kimse azımsamasın. İzmir dışındaki tüm Ege illerinde milletvekili sayısını 1 arttıran AK Parti'nin, yüzde 5'in üstünde oyunu arttırdığı halde İzmir'de milletvekili sayısını arttıramamasının sebebi, seçim sisteminden kaynaklanıyor.
İzmir seçimlerinin açık ara galibi, her iki seçim bölgesindeki oyunu yüzde 5'in üstünde arttırmayı başaran iktidar partisidir. Yoksa, bir önceki seçime göre oy oranını binde 8, yani yüzde 1'i bile bulmayan oranda arttıran CHP'nin 2 milletvekili daha çıkarmış olması, seçim sisteminin azizliğinden başka bir şey değildir. Bu sonucun bundan sonrası için ciddi bir çıkarsaması olacağını düşünüyorum. Bugüne kadar başarısız yerel yönetimlere rağmen, İzmirlinin tercih ettiği adayları görmezden gelmeye rağmen dayatmacı bir politika izleyen ve seçmene kulak vermeyen CHP için yeni bir dönem başlamak zorunda. Bundan sonra artık "odunu koysam seçilir" deme rahatlığında olamayacağını da gördü çünkü.
BALBAY, KILIÇDAROĞLU'NA RAKİP OLUR MU?
Her seçimde Türkiye genelinin çok gerisinde ve hatta neredeyse tersine bir tercih yapan İzmir seçmeninin bu seçimdeki oy eğilimini çok önemsiyorum. Bugüne kadar sadece ideolojik olarak yöneldikleri partiyle ilgili (Ki; o partinin Genel Başkanı bile İzmir'den milletvekili adayı olmasına rağmen) ciddi bir kırılma yaşadığını, siyasal bilimciler de söylüyorlar.
CHP'deki bu analizin en uç noktasını da biraz erken bulmazsanız paylaşmak isterim. Kulislere de kulak verdiğinizde, 1 Kasım seçimlerinin asıl kaybedeni gibi görünen MHP'den ziyade, Genel Başkanlık değişimi için asıl yarış CHP'de olursa şaşırmayın. Nitekim; 1 Kasım akşamı sandıklar açıldığında ilk ateşi İzmir milletvekili Musa Çam yaktı; "Sonuçlara bakıldığında başarılı olduğumuzu kimse söyleyemez. Bunun reçetesi bellidir. Kılıçdaroğlu'nun da ömür boyu koltukta kalma gibi bir düşüncesi olduğunu sanmam. Genel Başkan tek tek değerlendirecek ve gereğini yapacaktır" derken, bu sözlerin rasgele söylendiğini düşünmek safdillik olur.
Nitekim; zaten bir süredir CHP kulislerinde konuşulan "Genel Başkanlık" yarışının da başladığı şeklinde yorumlanan bu sözlerin varacağı adresin de; yine İzmir milletvekili olan Mustafa Balbay olduğunu da şimdiden kayıtlara geçirelim. İstanbul milletvekili Aykut Erdoğdu da muhtemel başkan adaylarından biri. CHP'de olağan kurultay sürecinin seçimlerden önce başladığı ve 1 Kasım seçimlerindeki başarısız sonuçların, Ocak ayı başında yapılması planlanan kurultay tarihinin tabanın talebiyle öne çekilmesi ile sonuçlanabileceği konuşuluyor.
TABAN SİYASETİ KAZANDI
23 yıldır siyaseti izleyen ve yorumlayan bir gazeteci olarak, bu seçimin tartışmasız tek galibi olan AK Parti'nin bu zaferinde hiçbir zaman inancını ve güvenini yitirmeyen parti kadrolarının emeği çok ama çok büyük. Hele partili kadınların emeği tartışılmaz bile. Bütün negatif, yalan, yanlış, iftira ve propagandaya rağmen inançlarını hiçbir zaman yitirmedi AK Parti tabanı.
Tabii bu güven de karşılıklı. 7 Haziran seçimlerinde tabanın sesine yeterince kulak vermeyince alınan sonuçtan gerekli dersi çıkaran AK Parti, 1 Kasım'da aynı hatayı yapmadı ve karşılığını aldı. Partili olmayıp da AK Parti'ye oy veren geri kalan seçmenin tercih sebebi de; tartışmasız güven temeline dayanıyor. Sözün özü; çalışan kazanır. Ümit veren ama ayakları yere basan vaadlerle, bu vaadleri gerçekleştireceğine seçmeni inandıran, içeride ve dışarıdaki güçler eliyle Türkiye üzerinde oynanmak isteyen oyuna dur diyebilmenin yolunun ancak güçlü bir iktidar eliyle olacağına inanan herkes, tercihini tek bir parti üzerinde yaptı. 13 yıldır hala seçmenin yarısının oyunu almayı başaran ve tek başına iktidar olarak dünyada eşi benzeri görüşmemiş bir sonuç elde eden AK Parti'nin kurucu başkanı ve doğal lideri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın attığı temel demek ki insanların başka bir güven adresi aramasına gerek bırakmıyor. Başta Genel Başkan Davutoğlu olmak üzere en yeni parti üyesine kadar bütün AK Parti kadroları 1 Kasım sonuçlarının zaferini yaşamayı sonuna kadar hakkediyor.
Her seçimde Türkiye genelinin çok gerisinde ve hatta neredeyse tersine bir tercih yapan İzmir seçmeninin bu seçimdeki oy eğilimini çok önemsiyorum. Bugüne kadar sadece ideolojik olarak yöneldikleri partiyle ilgili (Ki; o partinin Genel Başkanı bile İzmir'den milletvekili adayı olmasına rağmen) ciddi bir kırılma yaşadığını, siyasal bilimciler de söylüyorlar.
CHP'deki bu analizin en uç noktasını da biraz erken bulmazsanız paylaşmak isterim. Kulislere de kulak verdiğinizde, 1 Kasım seçimlerinin asıl kaybedeni gibi görünen MHP'den ziyade, Genel Başkanlık değişimi için asıl yarış CHP'de olursa şaşırmayın. Nitekim; 1 Kasım akşamı sandıklar açıldığında ilk ateşi İzmir milletvekili Musa Çam yaktı; "Sonuçlara bakıldığında başarılı olduğumuzu kimse söyleyemez. Bunun reçetesi bellidir. Kılıçdaroğlu'nun da ömür boyu koltukta kalma gibi bir düşüncesi olduğunu sanmam. Genel Başkan tek tek değerlendirecek ve gereğini yapacaktır" derken, bu sözlerin rasgele söylendiğini düşünmek safdillik olur.
Nitekim; zaten bir süredir CHP kulislerinde konuşulan "Genel Başkanlık" yarışının da başladığı şeklinde yorumlanan bu sözlerin varacağı adresin de; yine İzmir milletvekili olan Mustafa Balbay olduğunu da şimdiden kayıtlara geçirelim. İstanbul milletvekili Aykut Erdoğdu da muhtemel başkan adaylarından biri. CHP'de olağan kurultay sürecinin seçimlerden önce başladığı ve 1 Kasım seçimlerindeki başarısız sonuçların, Ocak ayı başında yapılması planlanan kurultay tarihinin tabanın talebiyle öne çekilmesi ile sonuçlanabileceği konuşuluyor.
TABAN SİYASETİ KAZANDI
23 yıldır siyaseti izleyen ve yorumlayan bir gazeteci olarak, bu seçimin tartışmasız tek galibi olan AK Parti'nin bu zaferinde hiçbir zaman inancını ve güvenini yitirmeyen parti kadrolarının emeği çok ama çok büyük. Hele partili kadınların emeği tartışılmaz bile. Bütün negatif, yalan, yanlış, iftira ve propagandaya rağmen inançlarını hiçbir zaman yitirmedi AK Parti tabanı.
Tabii bu güven de karşılıklı. 7 Haziran seçimlerinde tabanın sesine yeterince kulak vermeyince alınan sonuçtan gerekli dersi çıkaran AK Parti, 1 Kasım'da aynı hatayı yapmadı ve karşılığını aldı. Partili olmayıp da AK Parti'ye oy veren geri kalan seçmenin tercih sebebi de; tartışmasız güven temeline dayanıyor. Sözün özü; çalışan kazanır. Ümit veren ama ayakları yere basan vaadlerle, bu vaadleri gerçekleştireceğine seçmeni inandıran, içeride ve dışarıdaki güçler eliyle Türkiye üzerinde oynanmak isteyen oyuna dur diyebilmenin yolunun ancak güçlü bir iktidar eliyle olacağına inanan herkes, tercihini tek bir parti üzerinde yaptı. 13 yıldır hala seçmenin yarısının oyunu almayı başaran ve tek başına iktidar olarak dünyada eşi benzeri görüşmemiş bir sonuç elde eden AK Parti'nin kurucu başkanı ve doğal lideri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın attığı temel demek ki insanların başka bir güven adresi aramasına gerek bırakmıyor. Başta Genel Başkan Davutoğlu olmak üzere en yeni parti üyesine kadar bütün AK Parti kadroları 1 Kasım sonuçlarının zaferini yaşamayı sonuna kadar hakkediyor.