• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
ŞEBNEM BURSALI

ÇALMA KAPIYI ÇALARLAR KAPINI

sebnem.bursali@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 24 Ağustos 2016, 22:06

Dün sabaha karşı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Cerablus'a düzenlediği operasyon hiç kimse için sürpriz sayılmaz.
ABD'nin Kuzey Suriye'de koridor kurmak için sınır koridoruna yaptığı yığınağa karşı Türkiye'nin tavrı net idi: "Fırat'ın batısına geçemez" dedik en başından beri.

PYD kullanılacak ama İŞİD bölgeden çıkarıldıktan sonra geri çekilecek dedik. Ama gelinen nokta artık Türkiye'nin ulusal çıkarlarına karşı bir hale dönüştü ve sabaha karşı; FIRAT KALKANI adını verdiğimiz operasyon başlatıldı.
Hedef belli: PYD, Fırat'ın batısına geçirilmeyecek.

Şimdi; buraya kadar olanın özeti bu ama bundan sonrasına dair birkaç kelam da etmek lazım.
En başta söylenecek olan şey; Hiç kimse Türkiye'nin Suriye savaşına dahil olduğunu söyleyemez. Yapılan şey tamamıyla; ulusal çıkarlarımız açısından sınırımızdaki belli bir bölgeye askeri operasyondur.

FIRAT KALKANI ÇOK SERT ÇARPTI

Peki; bu operasyon ile Türkiye ne yapmıştır?
1- Uluslararası camiada (FETÖ propagandasıyla yerleştirilen) Türkiye'nin İŞİD'i savunduğuyla ilgili kuşkular tamamıyla giderilmiştir.
2- Suriye'deki etnik tasfiyenin önüne geçilmiştir.
3- PYD ve onun arkasındaki uluslararası güçlere; en doğudan en batıya kadar sınırımızda bir PYD koridoruna izin vermeyeceğimiz kesin bir dille gösterilmiştir.
4- Türkiye ve TSK'nın 15 Temmuz sonrası yaraları sarılmış, birtakım kuşkular giderilmiştir.
Şöyle ki; 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında generallerinin yüzde 45'i, albaylarının da neredeyse yüzde 50'si tasfiye edilmiş TSK'nın çok ciddi hasar aldığı, operasyon yapma ve savaşma kabiliyetini yitirdiği söylentileri tamamen giderilmiştir.
TSK'nın, gerektiğinde sınır ötesinde her tür operasyon yapma kabiliyetinin olduğu ispatlanmıştır.
5- Türkiye, Halep konusundaki hassasiyetini de göstermiştir.
Özetle; Fırat Kalkanı Operasyonu, Fırat'ı geçmeye yeltenenlere çok sert çarpmıştır.
Ancaaak..
Cerablus'a gerçekleştirilen sınırlı operasyon, Türkiye'nin ulusal çıkarları açısından sorunlarını çözmekte yetersiz kalırsa, askeri ve siyasi hedeflerinin gerçekleşmesi için yeterli imkanı vermezse ne olur peki?
Askeri harekatın dozunun; operasyon seviyesinden müdahale seviyesine çekilmesiyle ilgili tek bir tereddüt yaşamayız.. Bunu da herkes bilmeli..

TEMBELLİK EDENLER ARŞİVE BAKSIN

15 Temmuz'da milletiyle bir destan yazan Türkiye'de, hiçbir şeyin 15 Temmuz öncesi gibi olamayacağı bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından söylenmiş ve her alanda bunun gerçekleştiği görülmüştü. Siyasette de olumlu gelişmeler gözle görülür şekilde yaşanıyor. Muhalefet partileri, hükümet ile bu mücadelede bir ve beraber olduklarını dile getirmekle kalmıyor, 1 ay içinde 3 kez biraraya gelerek verdikleri fotoğraf ile de ispatlıyorlar.

15 Temmuz ile birlikte bu olayları ve FETÖ'yü araştırmak üzere TBMM'de bir Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu. Bu komisyonu tüm kamuoyu yakından takip edecek, ciddiyetle ve samimiyetle bu iğrenç örgütün kirli çamaşırlarının ortaya dökülmesini bekleyeceğiz.
Ama; son günlerde bu komisyon üzerinden 15 Temmuz sonrası oluşan birlik duygusunun birileri tarafından özellikle bozulmaya çalışıldığı görülüyor. Kimi siyasetçiler ve belli yazarlar konuşmalarında ve sütunlarında, süreçle ilgili şahsileştirmeler yaparak birlik duygusuna zarar veriyor.
AK Parti kontenjanından komisyon üyeliğine seçilen İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık üzerinden yapılıyor bunlardan biri. 20 yılı aşkın bir süredir tanıdığım ve 10 yıl birlikte çalıştığım Hüseyin Kocabıyık'ı o komisyona kim seçmişse tebrik ederim öncelikle. Entelektüel kapasitesi hayli yüksek olan Kocabıyık'ın, kapsamlı analizleri ile komisyon çalışmalarına en çok katkısı olacak vekillerden birisi olacağına eminim.
Kocabıyık'ın geçmişte yazdığı köşe yazılarına gelince; bu terör örgütünün henüz kirli yüzünün görünmediği dönemde yazdığı 2 yazı sebebiyle itibarsızlaştırma çabaları gerçekten komik kalıyor.

Çünkü; daha 17-25 Aralık (2013) darbe girişimi süreci yaşanmadan MİT krizi ile birlikte, yani 2012'de Kocabıyık, bu terör örgütüne yönelik mücadelesine en keskin başlayan yazarlardan biri olmuştur.

Hatta; o dönemde medya dünyasında kendisiyle birlikte gazetem Yeni Asır olarak FETÖ'ye karşı en sert mücadeleyi veren gazetelerin başında geldik. Tehdit ve her tür zorbalık dahil türlü saldırılara uğradık ama yılmadık. O yüzden; bu konuda kelam edenler, kalem oynatanlar bir zahmet tembellik etmesin de; Yeni Asır'ın arşivinden bu yazıları da okusun...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.