Mardin katliamında anne ve babalarını kaybeden çocuklardan beşinin Darüşşafakalı olduğuna dair haberler vardı gazetelerde.
Biliyorsunuz, Darüşşafaka Eğitim Kurumları, babası hayatta bulunmayan, ailesinin mali durumu öğrenimini sürdürmesine yeterli olmayan çocuklara kucak açan bir okul.
Sınırlı bir kapasiteye sahip olduğu için de ne yazık ki babasız her çocuğu okutamıyor. Eğitim ilkokul 4'üncü sınıftan itibaren başlıyor zaten. Her sene 3'üncü sınıfa giden çocukların katılabileceği bir sınav açıyor ve kazananların öğrenimini İstanbul'daki okul üstleniyor.
Sınav ancak çok özel durumlarda uygulanmıyor. Örneğin şehit ailelerinin çocukları, deprem gibi afetler ve işte Mardin katliamı gibi durumlar için...
Bu durumda da öğrencilerin okula adaptasyonları ve arkadaşları ile aralarında eğitim farkı olmaması için bir kısa bir eğitim sürecine gerek duyuluyor.
BEŞ ÇOCUK
Geçtiğimiz gün üçü kız, beş öğrencinin de katıldığı bir basın toplantısı düzenlendi. Kolay olmamış çocukların ailelerini ikna etmek. Önce Milli Eğitim Bakanı aranmış. Sonra Mardin'e gidilmiş, hem köyün muhtarı hem İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'yle bağlantıya geçilmiş, ailelerle konuşulmuş ve sonuçta çocuklar Darüşşafakalı olmuş.
İnan, Mehmet Ali, Remziye, Hilal ve Zeynep İstanbul'a gelmek için uçağa bindiklerinde çok korkmuşlar. İstanbul'a geldikten sonra boğaz turuna çıkmışlar, müzeleri gezmişler, Miniatürk'e gitmişler.
Yepyeni okul formaları, gıcık gıcır ayakkabıları ile katliamdan sonra ekrana yansıyan görüntülerinden çok uzaktılar. Heyecanlı ve tedirginler. Kolay değil elbette yaşadıkları travmayı atlatmak, yeni yaşamlarına adapte olmak. Ama gelecek adına bir umutları var. Türkiye'de olmayan fırsat eşitliğini elim bir olay sonucunda yakalamış durumdalar. Babaları hayatta olsa, kapısından giremeyecekleri bir okulda okuyacaklar.
EĞİTİM VE YAŞAM FARKI
Keşke, başlarına bu talihsiz olay gelmeseydi ve onlar doğduğu topraklarda, aileleriyle birlikte daha medeni koşullarda, şimdi okuyacakları okul benzeri okullarda okuma imkanına sahip olsalardı. Keşke, Türkiye'nin her ilindeki çocuklar, aynı eğitim olanaklarına sahip olsalar.
Geçenlerde Koç Lisesi'nden mezun olmuş ve üniversiteyi İngiltere'de okuyacak olan bir genç kız ile birlikteyim. Müthiş bir özgüvene sahip ama kendisiyle aynı koşullarda olmayanlara tepeden bakıyor. Beğenmiyor normal liseden mezun olanları. Anadolu'dan gelenleri hiç beğenmiyor. Ortadoğu, Asyalı ve Afrikalıları baştan eliyor.
Bölünmeden korkuyoruz hep. Sınırlarımızın değişmesinden endişe ediyoruz. İçerde bölünme zaten olmuş durumda. Bir kısım çocuklar yüksek duvarlarla çevrili sitelerde oturuyor, arabalarına ya da servislerine binip yine yüksek duvarlı okullarda eğitim görüyor. Oradan çıkıp arabalarına binip yüksek duvarlı alışveriş ve eğlence merkezlerinde para harcayıp vakit geçiriyorlar. Dışarıdakiler ve içerdekiler arasındaki savaşlar gençlik dizileriyle de ekranlara yansıyor zaten.