Esas aşk hangisi?
Önce birinci erkek ile birinci kadın karşılaşıyor, birbirlerinden etkileniyor ve flörte başlıyorlar. Aşk mı bu ilişki, yoksa sadece hoşlanma mı, beki ikisi de henüz farkında değil. Ama ikisinin de birbirlerinde derin iz bıraktıklarını biliyoruz.
Belki birlikte çalışmasalar, her gün görüşmeseler, sette sevgili rolü oynamasalar hiç ayrılmayacak ve çoktan evlenmiş olacaklardı. Ne var ki, ilişki biter. Bitiren de erkektir. Öyle olmasını istemiştir.
Sessizce kabullenir durumu birinci kadın. Ya da öyle gözükür. İçinde fırtınalar kopmuş olsa bile kimselere çaktırmamaya çalışarak yoluna devam eder. Gönül ilişkisi bitmiştir ama iş ilişkisi devam etmektedir. Profesyonel iki insan olarak özel hayatlarını işlerine yansıtmazlar.
AŞKI ERKEK BAŞLATIR
Derken erkeğin karşısına başka bir kadın çıkar. Yıldırım aşkına tutulurlar. Burada bir parantez açmakta yarar var. Aşkın ne zaman ve nasıl geleceği belli olmaz ama aşkın oluşmasında erkeğin payını unutmamak gerekir. Her ne kadar kadınların seçici olduğu ve ilk adımı onların attığı söylense de, aşkın başlamasını ve gelişmesini erkeğin tavrı ve yaklaşımı belirler. Yani erkek ilgi göstermelidir kadına, beğendiğini, hoşlandığını söylemelidir ki, aşk başlasın.
Ve kararlı olmalıdır erkek. Asla ısrarcı olmadan, işi tacize vardırmadan, kadını şaşırtır, hiç ummadığı anlarda karşısına çıkıp sevdiğini söylerse, iş tamamdır. Çok az kadın karşı durur böyle bir aşka. Hele yakışıklıysa, hele popülerse hele hali vakti yerindeyse, hele ki bir de kalbi boşsa bir anda ayaklar yerden kesilir.
Hikayemizde de böyle oluyor. Yıldırım aşk yıldırım evlilikle sonuçlanıyor.
AŞK HAYAT DEĞİŞTİRİR
Aslında burada da bir parantez açmak gerekiyor. Aşkın büyüsüne kapılıp her şeyi onun akışına bırakmak ne kadar doğru? Hayatı bir anda değiştirmek mesela! Yıldırım aşk ve evlilik böyle bir sonuca neden oluyor çünkü. Aşk hiçbir şey için pişman olmamaktır belki, sorgulamamak, akıl ve mantık aramamak ve sürüklediği yöne gitmek ama ne var ki böyle olmuyor. O zaman da adı aşk olmuyor. Aşk yanılsaması mı? Sonuçta sahici ya da gerçek aşk insanların hayatını etkiliyor işte.
Örneğimize geri dönersek, ikinci kadın ayaklarını yerden kesen aşkın etkisiyle hayallerini bir kenara itiyor ve sevdiği adamın kollarında uçmaya devam ediyor. Ne var ki erkek yine oyunbozanlık ediyor. Birinci kadınla ilişkisini bitirdiği gibi ikinci kadına da boşanmak istediğini söylüyor.
GELDİĞİ GİBİ BİTER
Kendine göre nedenleri var mutlaka. Kadına göre de var. İnsan sorgulamaz mı yaşadıklarını? Her dakika sevdiğini söyleyen erkek birden istemediğini söylerse kadın bunun şokunu yaşamaz mı? Yaşıyor, soruyor, sorguluyor ama istenmeyenin yanında da kalınmaz ki? Yıldırım aşka inanmak, yıldırım sona da inanmayı gerektirmez mi?
Biter bitmez ilişki erkek soluğu birinci kadının yanında alıyor. Ki o arada birinci kadın da başka aşka yelken açmış, evlilik hazırlıklarına girişmiş. Üstelik bu aşk sırasında erkeğin sağlık sorunları baş göstermiş ve erkeğin yaşma ölüm arasında gidip geldiği anlarda kadın hep yanında olmuş. Erkek böyle bir kadın yanında olduğu için Tanrı'ya şükrederken, evlilik hazırlıkları yapılırken terk edilmenin şokunu yaşıyor. Birinci kadın, kendisine aşık ikinci erkeği terk ederek, kendisini terk eden birinci erkeğe geri dönüyor çünkü.
GERİDE KALANLAR
Şimdi esas aşk hangisi? Araya evlilikler, aşklar girmesine rağmen, kaldığı yerden devam eden ve mutlu sonla biten aşk mı?
Yoksa genç bir kadının ayaklarının yerden kesilmesini sağlayan ve en tepedeyken kadının aşağı düşmesine neden olan yıldırım aşk mı? Burada aşık olan sadece kadın mı? Erkeğin yaşadıkları ne?
Veya bir erkeğin hayatının aşkını bulduğunu düşünmesine neden olan ve sonsuza kadar süreceğine inanılırken bir anda biten aşk mı? Burada aşık olan sadece erkek miydi? Kadının yaşadıkları neydi?
Doğru olan hangisi peki? Geride kalanları düşünmeden aşkın peşinden gitmek mi? Başkaları acı çekmesin diye aşk sandıkları ilişkileri sürdürüp yarım kalan aşkın hayalini kurmak mı?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.