Cem ve Alara Uzan'ın evlenirken yaptırdıkları söylenen evlilik sözleşmesi nedeniyle yeniden evlilik sözleşmesini konuşuyoruz.
Kendi yazı arşivime baktım da, yaklaşık bir yıl önce yine bu konuları konuşmuşuz. O zaman da şimdi ikisi de başkalarıyla evli olan Bergüzar Korel ve Tan Sağtürk'ün evlilik sözleşmesi nedeniyle ayrıldıklarını tartışmışız. Sonra Süreyya Yalçın'ın o zamanki kocasına imzalattığı sözleşme gelmiş gündeme. Hande Ataizi'nin evlenmeden bir gün önce önüne konulan sözleşmeyi ve imzalamadığı için biten evliliği de biliyoruz. Hatta Pınar Altuğ'un, Yağmur Atacan'a da sözleme imzalattığı konuşuldu.
Velhasıl evlilik sözleşmesi, "aldatma" gibi sık sık gündeme gelen bir konu. Gündeme gelince de köşeyazarları fikirlerini belirtir, ünlüler "Evlilik sözleşmesi gurur kırar, güveni sarsar mı?" konusunda görüş belirtirler.
EL KALDIRANI TERK ET!
Ben yapılması taraftarıyım. Ciddiye almıyorum, "Bana böyle bir teklifte bulunan erkeği hemen terk ederim!" diyen ünlüleri. Terk edeceksen "Ya ben, ya işin ya ailen!" diyen, yani senden hayallerini/ hobilerini/ ideallerini terk etmeni söyleyen sevgilini terk et! Senin giyimine, davranışlarına karışan erkeğin sevgisinden şüphe et. Sana el kaldıran erkeği sorgula.
Evlilik sözleşmesi yapılır. Bir yıl önce ne düşündüysem şimdi de aynısını düşünüyorum. O zaman (26 Eylül 2008) şöyle yazmışım bu köşede:
* Diyelim ki kadının ailesinden kalma malı var; bir evi, arabası, takıları vs... Erkeğin ise bir şeyi yok. Ya da var ama kadınınkinin yanında devede kulak kalır. Birbirlerini seviyorlar ve evlenecekler.
* Herkesin aklına erkeğin gözünün kızın parasında olduğu gelmez mi?
* Arkadaşları dahil, "İyi yere dükkan açtın!" demezler mi? Zaten bu yüzden de zengin kız babaları, damat adaylarının fakir olmasına karşı çıkmazlar mı?
Sanki taraflar yer değiştirse, yani zengin olan erkek, fakir olan kız olsa durum değişecek mi? Hayır! O zaman da kadının erkeğe değil paraya aşık olduğu söylenecek.
ZENGİN KOCA VEYA KADIN
Gerçekten para için evlenenler çoktur. Asla paranın önemi olmadığı söylense bile hemen herkesin hayalinde zengin bir koca veya kadın bulmak yatar. Üstelik dünyanın her yerinde geçerlidir bu kural. Güzel kızların derdi bir milyarderle evlenip birkaç yıl evli kaldıktan sonra yüklü bir tazminat alıp boşanmaktır. Bunu meslek haline getirenler bile vardır.
Bu hemen her yerde başa talih kuşu konmasıyla açıklanır ki bence hiç de hoş bir durum değildir. Bir aileye gelin ya da damat olmakla niye o paralarda söz sahibi olunulsun? Niye boşanılırken o paralardan hisse istenilsin?
Eğer evlendikten sonra, evlilik süresi içinde gerçekleşmişse zenginlik, elbette istenir. Elbette elde edilen kazanç karı-koca arasında paylaştırılır.
Yeni Medeni Kanun'da da bu husus geçerlidir artık. Çiftlerin evlenmeden önce edinilmiş mallarında diğerinin hakkı yoktur ama evlilik süresince kazanılmış mallar ortaktır. Ayrıca çiftler isterlerse evlenmeden önce sözleşme yapıp özel bur durum talep edebilirler. Ne var bunda? Niye gurur meselesi, güven meselesi yapılsın?
İKİ ÖRNEK
Öyle örnekler gördük ki bugüne kadar. Evlenirken birbirlerine sonsuza kadar birlikte olmak için yeminler eden çiftlerden biri, genellikle de erkek olanı işleri yolunda gidip, mevkisi yükselmeye, cebi para görmeye başlayınca verdiği sözü unutup kadından kurtulmaya çalışır. Üstelik o paraları kadından esirgeyerek. Yıllarca o çalışıp kazandığı için, kadının ne evin, ne arabanın ne de eşyalar üzerinde bir hakkı olmadığına inanır. Toplum da buna inanır nedense. Sanki evlenen kadının çalışmamasını isteyen o değilmiş gibi! Dolayısıyla yasada geçerli olan ama ne yazık ki 2000'den önce evlenenleri kapsamayan hüküm doğrudur, adildir. Evlendikten sonra edinilen mallar paylaşılmalıdır.
Veya şöyle örnekler görmedik mi? Erkek ailenin reisi ya, kayınpeder ölünce işlerin başına o geçer, işten anlamadığı için müesseseyi batırır, paraları yer, malları satar, sonra da kadının kapının önüne koyar. Çünkü kadın aşk, evlilik kutsaldır masalına inanmış, erkeğine güvenmiş, onu rencide etmemek için evlilik sözleşmesi yapma gereği hissetmemiştir.
Dolayısıyla evlenmeden önce edinilen mallar paylaşılmamalıdır. Sonradan aileye katılan kadının veya erkeğin o mallarda bir hakkı yoktur.
Çok isterse eşleri üzerlerine yapabilir. Ona da kimse karışamaz.