• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
SEDA KAYA GÜLER

Özgürlük veren deneyimler

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 12 Temmuz 2011, 19:10
Marie Claire Dergisi'nde okuduğum bir röportajda, yeni kuşak genç oyunculardan Julia Stiiles diyordu ki: "New York'ta bir şehir çocuğu olarak büyüdüm, bu yüzden daha ufacık yaşta tek başıma metroya biniyordum. Bana inanılmaz özgürlük veren bir deneyimdi bu..."
Julia Stilles, "Bu Nasıl Sarışın?" adlı filmlerin başrol oyuncusu. 25 yaşında... Devam ediyor özgürlük deneyimini anlatmaya: "İstediğim her yere gidebilirdim! Ne annemin ne de büyükannemin çocukluğunda tatmadıkları türden bir deneyimdi hiç şüphesiz."
Julia'nın ailesindeki kadınların deneyimlerinden söz edeceğiz ama önce bu kendi başına bir yerlere gidebilme konusuna değinelim istiyorum. Bugünün büyükleri olan bizler, şehirde yaşayanlar özellikle kendi başımıza bir yerlere gidebilirdik. Örneğin okula...

YALNIZ GİDEBİLMEK
Bizim zamanımızda okul servisleri yoktu, kapının önünden alıp, okulun kapısına götüren. Genellikle evimize yakın okullarda okurduk. Yakın derken, koca bir cadde geçtiğimiz de olurdu. Ya da bir otobüse binmemiz gerekebilirdi. Caddeye gelir, önce sağa, sonra sola, tekrar sağa bakıp karşıya geçerdik. Şimdiki gibi çok fazla kırmızı ışıklar, trafik polisleri, yaya geçitleri de yoktu. Tabii şimdiki kadar yoğun trafik de...
Ama hakikaten büyük bir özgürlüktür tek başına bir yerlere gidebilmek. Büyüdüğünüzü hissedersiniz. Kendinizden sorumlusunuzdur. Büyükleriniz tembih emiştir, "Tanımadığın kimseyle konuşma, ikram edilen bir şey alma, götürmek istedikleri yere gitme!" diye... Korkardık, içimiz pır pır ederdi ama belli de etmez, başımızı dik tutarak kazasız, belasız eve varmaya bakardık. Her varışımızda da bir kez daha başarmanın mutluluğunu yaşardık. Özgüvenimiz oluşurdu.
Bugünün gençleri de özgüven sahibi ama farklı bir özgüven bu... Kendilerine aşırı güveniyorlar ama içi boş, fos bir güven bu. Alışmışlar her yere arabayla gitmeye. Yanlarında birinin olmasına. Tek başlarına bir yerden bir yere gidemiyorlar.
Günümüzün anne-babaları da çocukları çok steril bir ortamda yetiştiriyor. Biraz da fazla şımarık... Kıyamıyorlar çocuklarına, ne tek başına yollamaya, ne ürütmeye, ne iş yaptırmaya. Kontrol hep ellerinde olsun istiyorlar. Belki haklılar. Hayat da onların gençliklerindeki gibi değil. Ama... Ya özgürlük deneyimi...

CEP TELEFONLU YAŞAM

Arkadaşlarımdan görüyorum, 14-15 yaşındaki çocuklarını sinemaya, alışverişe nasıl yolladıklarını. Bir kere çocukların nereye gidecekleri belli... Kalabalık alışveriş merkezleri... Hem yemek yenecek yer var oralarda, hem sinema hem mağaza. Arabayla kapısına bırakılıyor çocuklar, film bitiminde alınıyor. Zaten cep telefonu herkeste var. Dakika başı haberleşiliyor. Kendileri gidemezse taksiye binmesi tembih ediliyor. Taksinin plaka numarası alınıyor ve kapılarda bekleniliyor.
Elbette ihtimam gösterilecek ama biraz fazla şımartılmıyorlar mı? Biraz da hayatın zorluklarını görerek büyüseler...
Julia'nın ailesindeki kadınlara dönersek... Diyor ki: "Ailemdeki kadınlar hiçbir zaman toplum baskısına boyun eğmedi. 1950'lerde banliyöde yaşayan bir ev kadını olan anneannem örneğin! 50 yaşına geldiğinde gazeteci olarak kariyer yapma arzusuyla iş hayatına atıldı. O dönem için oldukça öncü bir tavırdı. Annem ise müthiş bir sanatçıdır. Oturduğumuz binanın bodrumunda bir stüdyosu vardı. Ben küçükken hep evdeydi ama geceleri stüdyosuna iner ve saatlerce çalışırdı. Ona ihtiyacım olduğunda tek yapmam gereken zili çalmaktı ve annem hemen yukarıya, yanıma çıkardı."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.