Milli Eğitim Bakanlığı velilere attığı SMS'de, "Kız çocukları kontrol edip, erkekleri rahat bırakmalarını" tavsiye etmiş.
Şaşırdım mı? Hayır. Üzüldüm mü? Evet. Çünkü bu tavsiye, Bakanlık yetkililerinin psikolojiden, pedagojiden, eğitimden ve insan haklarından hiç anlamadığını gösteriyor. Ayrımcılık yapmaması gereken bir kurum resmen ayrımcılık yapıyor. Ayrımcılığa karşı olması gereken ve gerek ders kitaplarında gerekse verilecek eğitimde bu konuyu "kırmızı çizgi"ler olarak dikkat etmesi gereken kurum, aleni bir şekilde ayrımcılık yapıyor.
EVDEN Mİ KAÇSINLAR?
"Anne-babanın kontrol çabaları erkeklerin problemli davranış göstermelerine neden olur. Kızlarda ise problemli davranışlar azalır." Açıklamalarını hangi bilimsel verilere dayanarak söylediklerini açıklamalarını bekliyorum.
Bu erkeği her zaman haklı gören erkek egemen sistemin "Kızını dövmeyen dizini döver" anlayışı.
Kadının erkekten daha üstün olduğunun farkında olan bu anlayış, yok yok cümleyi yeniden okumanıza gerek yok, kadının erkekten üstün olduğu dedim, her ne kadar tersini dile getirseler de böyle olduğunu bildikleri için kadını baskı altına almaya çalışırlar. O yüzden kadının giyiminden davranışına kadar her şeyine karışmak gerektiğini düşünürler.
Yeni erkek çocuklara karışılmayacak, eve ne zaman gelip gittikleri, kimlerle arkadaşlık ettikleri, arkadaşlık ilişkileri, karşı cinse karşı sorumlulukları sorgulanmayacak. Ama kız çocuklarının her şeyine baskı ve kontrol uygulanacak.
Üzgünüm ama bu ayrımcılık günümüz çocuklarına sökmez. Sökmediği gibi ters de teper. Daha büyük sorunlara yol açar. Bu, daha çok kız çocuğunun evden kaçmasına, okulu bırakmasına, bir erkeğin peşinden gitmesine, erken yaşta cinsel ilişkiye girmesine, evlenmesine, anne olmasına, mutsuz evliliklere, sorunlu çocuklar yetiştirmesine yol açar.
KÖTÜ KIZA DÖNÜŞMEK
Unutmayalım ki kızlar ve erkekler örgenlik öncesi dönemde aynı depresyon riskini taşırlar. Ama uzmanlar, on beş yaşından itibaren kızların depresyona girmeye erkeklerden iki kat daha eğilimli olduğunu söylüyorlar. Çünkü hormon salınımları kızları erkeklerden daha farklı etkiliyor. Bu, kızlara karşı daha hassas olunmasını gerektiriyor. Hormonlar, "iyi bir kızı" rahatlıkla "kötü bir kıza" çevirebiliyor. Buradaki iyi ve kötüden kastım, cinsellikle ilgili değil. Yani iyilik ve kötülüğün ölçüsünün flört etmekle alakasının olmadığı. Erkeklerle hiç flört etmeyen bir kız da kötü olabilir, kardeşlerine, arkadaşlarına, ailesine, yakınlarına zarar verebilir dedikodu yaparak. Ayrıca ergenlik yıllarında kızların beyin devreleri gelişir ve olgunlaşır. Dr. Louann Brizendine, "Kadın Beyni" adlı kitabında, bu durumu "Kendisine bir sürü yeni uzatma kablosu verilmiş gibidir ve hangi kabloyu nereye takacağını çözmeye ihtiyacı vardır." diye açıklar. O zaman beyindeki devreler tam güçle çalışıp kendilerini ifade etmeye başlayabilir. Bu devreler de erkekleri kadınlara ittiği gibi kadınları da erkeklere itiyor. Siz kontrol etseniz de gidiyor, etmeseniz de. Önemli olan "doğru" yönlendirmek.