2020 gibi zor, buhranlı bir yılı geride bırakıyoruz. Pandeminin en zor, en ağır günlerini yaşamaktayız. Depremler, kapanan işyerleri, işsizlik, yoksulluk; sözün özü zor bir yıl oldu 2020. Umutlarımızı, iki Türk bilim insanının bulduğu aşılara bağladık. 2020'nin henüz başında Çin'den yayılan Koronavirüsü dünyadaki tüm ülkelerin korkulu rüyası oldu. Dünya ekonomilerini, güç dengelerini altüst etti.
Bu virüs tüm dünyadaki algıları, ilişkileri, önceliklerimizi değiştirdi. Her şeyin başının sağlık olduğunu tüm dünyaya öğretti.
Zenginin fakirle eşitlendiği, sosyal sınıfların ortadan kalktığı, hayatın gerçeğiyle yüzleştiğimiz bir dönem. Egoların, komplekslerin, 'Ben bilirim'lerin, planların, kötülerin yerle bir olduğu bir süreç... Hayatın, huzurun, elindeki değerlere sarılmanın önemini, hepimizin eşit olduğunu hatırlattı bize bu virüs. Ne önemliymiş değil mi dokunmak, sarılmak. Aslında hepimiz ne kadar da aynı ve 'bir' imişiz.
HAYATI DÜŞÜNME FIRSATI
Böylesi afetler insanlara ve toplumlara hayatı yeniden düşünmeleri için bir fırsat sunar. Bu şahane dünya ve aslında kısacık olan bu hayat, onun değerini anlayıp ona sımsıkı sarılmamız, sahip çıkmamız gerektiğini hatırlattı... Sıradan anları onlara kıymet vererek yaşamamız, sıradan anları onlara anlam vererek kıymetlendirmemiz gerektiğini hatırlattı.
HAKİKATİN PEŞİNDEN KOŞALIM
Yeni bir yıla giriyoruz. Bu yıl da amaçlarımız, hedeflerimiz var. Peki, bunları nasıl ve ne şekilde gerçekleştireceğiz. Bunu gerçekleştirmek, hayata, yaşadığımız topluma anlam ve değer katmak ve de üretmekle mümkün. Yaşama sımsıkı sarılmalı ve bunun değerini bilmeliyiz. İnsanı insan yapan en büyük hedef, amaçlarıdır. Hayatta bir amacımız gayemiz olmalıdır.
Farklılıklarımızı zenginliğimiz kabul ederek doğrunun hakikatin peşinden koşmalıyız. Mücadele ederek, acı çekerek hakikate ulaşırız. Bilgi çağında insanlık yeni bir şeyi fark etmenin eşiğinde. Bilginin üstünde başka bir bilgi daha var. Vicdani bilgi, iç sestir. Onun için 21. Yüzyıl bilgelik çağı olacaktır. Eğer insanlık bilgeliği yakalayamazsa bütün kazanımların boşa gideceği tartışılmaz... Yaşamak kolayına zaman geçirmek değildir. Yüce Allah evreni boş yere, gayesiz yaratmadığını, kainatta yaratılan her şeyin bir hikmeti olduğunu haber vermiştir. İnsanın da bu hikmetleri anlaması gerektiğine dair işaretler vardır.
"Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık. Eğer bir eğlence edinmek isteseydik onu kendi katımızdan edinirdik.
Yapacak olsaydık böyle yapardık." Mevlana'nın amacı nedir diye baktığımızda 'ilahi aşk' kavramını görürüz. O'na ulaşmak için hep arayış içerisinde olmuş.
BUNDAN ÇOK ŞEY ÖĞRENECEĞİZ
Bu süreçte bizi insan kılan özümüze sahip çıkmalıyız, zira elimizde sevgiden ve dostluktan özge bir ilaç yok. Kalbin sesini geç olmadan işitmeliyiz. Olumsuz olana odaklanmak ve korkuyu büyütmek yerine, kendimize, 'Ben başkaları için neyi daha iyi yapabilirim?' sorusunu soralım. Sosyal mesafeyi artıralım ama duygusal mesafeyi, kalpten kalbe giden yolu kısaltalım. Zor zamanlarda yakınlığın, dostluğun, samimiyetin gücüne inanalım. Hayat inişli çıkışlıdır.
Her zaman bulunduğumuz durumun gelip geçici olabileceğini aklımızdan çıkarmayalım.
Bizim Anadolu'nun kadim kültürümüzün 'BU DA GEÇER YA HÛ'sunu diyebilmeliyiz.
Bu günler geçtiğinde, umuyorum ki normal hayatımıza döndüğümüzde bu günleri unutmadığımız ve buradan çok şey öğrendiğimiz bir dünya hayal ediyorum.
Çünkü bir başkasının acısını içimizde hissedebildiğimiz kadar insanızdır.
SON SÖZ; 2021 yılı tüm insanlığa huzur barış sağlık ve mutluluğun yaşandığı, umutlarımızın gerçekleştiği bir yıl olsun...