Ege yine umutla başlayıp, vedalarla bitirdi sezonu. Tez dönsünler diye Altay, Balçova, Turgutlu ve Balıkesir'in ardından döktüğümüz sular daha kurumamışken, Manisaspor ve Buca'ya da aynı töreni yapmak, çıkanlardan çok düşenleri yazmak ne fena iş bir bilseniz
Her Mayıs hüzün nöbet tutar Ege'de... Halbuki ilkbahardır, fakat "son" yazar sanki baharın önünde. Normalde otogarlar, havaalanları, tren istasyonları veya limanlar hatırlatır vedayı. Ama Ege'de yeşil sahalardan yükselir ayrılık şarkıları. Tez dönsünler diye Altay, Balçova, Turgutlu ve Balıkesir'in ardından döktüğümüz sular daha kurumamışken, Manisa ve Buca'ya da aynı töreni yapmak, çıkanlardan çok düşenleri yazmak ne fena iş bir bilseniz. Bugünden düne bakarken, Ağustos'ta, yani lig telaşında, yani başlangıçta, yani skor tabelaları daha yazılmadığında, hedefler tavan yapar hep. Bu sezonun başında da öyleydi aslında. Misal Bucaspor. Daha ilk maç oynanmamışken o sıralar takımın başında olan Sait Karafırtınalar'ın sözleri haklımızda. 26 Ağustos tarihli gazetemiz için "Önce eldeki kuş, sonra daldaki kuş, son havadaki kuş" diye konuşup Süper Lig'i hedef göstermişti Sait Hoca. Yine aynı tarihli gazetede Balıkesirspor Başkanı Tuna Aktürk'ün "Bu yıl ilk 10'da yer alacağız. Gelecek 3 yıl içinde de ilk 5'e girip kupalara gideceğiz. Sene sonunda bu şehirde yaşayan insanların yüzünü güldüreceğiz" sözleri mesela.
Yine Ağustos'ta Manisa'nın o sıralardaki teknik patronu Tahir Karapınar'ın "Takım iskeletimiz yoktu. Yaptığımız transferler dikkat çekti. Hedefimiz Süper Lig" umudu.
Aynı günlerde o sıralar Turgutluspor'un başkanı olan Adnan Demirel'in "Yeni ve genç bir takımız. Oyuncularımız özverili. Bu takım güzel işlere imza atacak" demeci. Hedef koymak, umut vermek, düşlemek her şeyin başlangıcı elbet. Bir yönetici, bir teknik adam, bir futbolcu hedef koymadan başarılı olamaz çünkü. Niyetim bakın başta ne demiştiniz, sonuçta ne oldu demek değil. Fakat düşler, doğru yapılan işlerle gerçeğe dönüşür. Hayallerin resmini çizebilmekle.
Ünlü ressam Van Gogh'un dediği gibi yani... "Önce resmimi hayal ederim, sonra da hayalimi resmederim." O kadar alıştık ki valiz toplamaya, ayrılıklar olağan, yanlışlıklar sıradan oldu hep. Ve gelinen nokta öyle can sıkıcı ki. Alın işte PTT'de son yaşananlar. Üç takımdan ikisinin kesin veda edeceğini bilmek, kalanlarla gidenler arasında bir şeyler diyebilmek o kadar zor ki.
Gelecek sezon başına da düşlerle başlayacağız muhakkak. Her galibiyette umutlanıp, her mağlubiyette önümüzdeki maçlara bakacağız. Tek isteğimiz umut dolu düşlerin, bu kez düşenlerden fazla olması. Ve bu oyuna gönül verenlerin desteğiyle tribünlerin eski günlerdeki gibi dolması. İyi haftalar.