Bazen değişim gelişimi de beraberinde getirir. Fakat bir planınız yoksa bu değişim daha çok bocalamanıza sebebiyet verir. Riekerink'in G.Saray'ının bize anlattığı da buydu. De Jong ve Tolga'yı yan yana oynatarak orta sahada sert bir karşılama yapmayı, Sinan Gümüş ile de hızlı çıkmayı düşünen Riekerink topa sahip olmada sorun yaşamasa da topu kullanmada aksayıp durdu. Sadece kendi yarı alanında pas yapmak oyunun hakimi olmak anlamına gelmez. Özellikle ilk yarım saatte kaptığı her topu genellikle taca atan oyuncuların bu dağınık görüntüsünün topu iyi kullanma haricinde psikolojik baskı ile de bir bağı olmalı elbette. Ancak Selçuk ve Podolski'nin kenarda tutulmasının anlaşılır hiçbir tarafı yok. Ayrıca sürekli kenarda tutulan Serdar Aziz'i oynatmak için bu maçı beklemek de tuhaf ötesi.
Yalnışlar sürdü
Gelelim ikinci yarıya. Riekerink'in yanlışları bu devrede de sürdü. Sneijder'ı kenara alıp Podolski'yi oyuna sürmesi bambaşka bir şablonu beraberinde getirdi. Ve üstüne Eren de sakatlanınca, üstelik Selçuk kulübede unutulunca orta saha tamamen boşaldı.
Böylece oynamak yerine oynatmama gayreti içine giren bir takım çıktı ortaya.
Bunu da yapamayınca faul düdükleri ile sık sık kesilen bir maç izledik. Hatta bunun biri de penaltıydı.
Mucize olurdu
Bu kadar acayip kararın arasında G.Saray'ın 17 yıllık hasreti bitirmesi bir kenara puan alabilmesi de mucize olurdu zaten.
Taraftarların "Riekerink Bey diyeceksiniz" diye övdüğü Riekerink bu oyun planı hakkında ne dese savunulacak bir tarafı yok.
Peki Fenerbahçe ne yaptı? İlk yarıda Galatasaray gibi çıkarken zorlandıkları doğru. Fakat rakibinin yaptığı hatalar da ekmeğine yağ sürdü. Hızlı adamları ile Galatasaray'ın savunma bloğunu hataya zorladı ve çabasının da karşılığını aldı. Advocaat'ın 85. dakikaya kadar oyuncu değiştirmemesinin nedeni açık. Evvela gerek duymadı. Çünkü G.Saray'ın değişiklikleri