G.Saray'ın sorunu şu. Bu tip maçlarda niyetini baştan belli ediyor. Elindeki kadro yapısına rağmen risk almakta tereddüt yaşayıp ağırlığını koyamayınca kontrolü erken kaybediyor. Sonra ortaya ilginç rakamlar çıkıyor. İlk 20 dakikadaki topla oynama yüzdesi 70'e 30 Beşiktaş'ın lehineydi.
Bu rakam böylesi hücumcu bir takımın kadrosu olamaz, olmamalı. Böyle olunca da F.Bahçe, Trabzon ve Başakşehir maçlarında olduğu gibi bir görüntü ortaya çıkıyor. Ve takım top ayağındayken hızlı çıkıp, çabuk tüketen, ani ataklardan medet uman bir ekibe dönüşüyor. G.Saray'ın en etkili atağı (organize mi demeli) 30'da gelirken Beşiktaş'ın rakip yarı alanda elini kolunu sallaya sallaya dolaşıp tehlike yarattığı anların sayısı o kadar fazla ki. Ve elbette buna arızalı savunma kurgusu eklenince kaçanlar için şanstan başkası yeterli gelmiyor.
Lig liderinin haline bak
Aslında ilk yarıyı bir yana bırakıp ikinci yarıyı konuşmalı. Çünkü olanlar bu yazının sütunlarına sığmayacak kadar fazla. Bu gol G.Saray'ın kısa süreliğine oyuna dönmesine yardım etse de sonrasında olanlar inanılmaz derecede tuhaftı. Beşiktaş öyle geniş alanlar, öyle rahat pozisyonlar buldu ki bu maçı yurt dışından meseleyle alakası olmayan bir futbolsevere izletip sorsanız "Bu ligin lideri bu mu?" diye sorar, vallahi de billahi de inanmaz.
Çünkü bir lig lideri mahalle maçında yapılmayacak bu hataları yapmaz. Ve bir maçta Aslan kesilirken diğerinde kumdan kale gibi dağılmaz. Beşiktaş'ın hücumcuları biraz becerikli olsa tarihi fark olurdu. Tudor'un anlaması gereken şu. Şampiyonluk mesele değil. Ligin zirvesine oynayanlara kaybedip diğer maçları kazanıp şampiyon olabilirsin elbet. Peki ya takım kimliği ne olacak? Öyle esip gürlemekle olmuyor. Sahada esmen lazım. Hadi medya senin üstüne oynuyor anladık. Tribüne kulak ver bari. Ol-mu-yoooor... Yet-mi-yoooor...