Maç öncesi arka fonda hoparlörlerde bir Azer Bülbül şarkısı.
Sanki geçen sancılı yıllar sonrası bir tribün çağrısı. Ellerin talihi durmadan gülmüş/Bizimse gülümüz açmadan solmuş/Geriye kahırdan başka ne kalmış/Bir kere yüzümüz güldü mü bizim. 110 yıllık mazisi olan ve yıllardır üst liglerden uzak kalan bir kulüp için bu isyan normal değil mi? Sonra maç başlıyor.
Takım kıpır kıpır ama sonuç yok. Çünkü sonucu yaratacak pozisyon yok. Düşünün ilk şut denemesi 34'te geliyor. İlk 45'in son düdüğü çaldığında "Ne izledik biz şimdi?" diyoruz kendi kendimize. Sonra Erman hocadan hamle geliyor. İhsan Furkan ile Mustafa Aşan oyunda. Takım daha bir kıpır kıpır. Üstelik de sonuç da var.
Sağlı sollu ataklar. Derinlemesine paslar.
Defansın arkasına atılan toplar. İki oyuncu oyunu değiştirir mi, değiştiriyor. Belli ki hoca pek kızmış ilk yarıda olana bitene.
Bu arada 50. dakikada kaleci Yusuf'un üst üste çıkarttığı iki top var ki belki de takımı bu kurtarışlar ateşliyor.
EMRE SAZI ELINE ALIYOR
Sonra Emre Gemici sazı eline alıyor.
Önce altı pastan tabelayı değiştiriyor tam bir dakika sonra da İhsan Furkan'a 'Al da at' diyor. Ve iş iki dakikada bulunan iki golle bitiyor. Hatta 68. dakikada ikinci golü atan İhsan Furkan sağdan akıyor.
Goller dahil maçın en organize atağı ancak top bu kez çerçeveyi bulmuyor. İşi özü aynı maçta iki farklı Karşıyaka izliyoruz adeta. Tribünler coşkulu. Hüzünlü şarkıları da ilk yarıdaki tutuk futbolu da unutuyoruz.
Ancaaak bu galibiyeti Kaf-Kaf'ın hanesine yazarken eksik tarafları es geçmek olmaz.
Savunma arkasına atılan toplar tedirgin edici. Rakip biraz becerikli olsa ortak olma şansları yüksekti. Hele maçın son bölümlerinde Talha Reşat'ın pasında Furkan'ın kaçırdığı bir gol var ki böyle ikram olmaz.
Savunma zaaflarının üzerine gidilip ikinci yarıdaki hücum oyunu oynandığı sürece sıkıntı yok. Ancak ilk yarıdaki oyunla çok ama çoook zor.