Simon Kuper, "Futbol Asla Sadece Futbol Değildir" kitabının girişinde Bora Milutunovic'in şu sözüne yer verir: "İyi futbol her yerde aynıdır." Ne doğru laf. Ve yeşil zemine bakarken gördüğünüz doğrular haliyle güzel kelimeleri de çoğaltır. Cümlenin öğeleri ışıldılar. İyi olmak, iyi takım olmakla mümkündür. Bir puzzle gibi herkes birbirini tamamlar. Organizma, gelişimi yaratır. Pep Guardiola da "Bu bilgileri ben ödünç almadım. Beraber çalıştığım tüm teknik adamlar bana bunları verdi.
Doğal olarak bazıları daha faydalı oldu ama hepsinin bir katkısı oldu. Tüm oyuncu arkadaşlarım da buna dahildir" der mesela.
Yani önceler bile şimdilere sirayet edebilir.
Geçmişten günümüze hatta çok geriye gitmeden Milli Takım özelinde yaşananları gözünüzün önüne getirin. Son 25 yılda ciddi başarılar da elde ettik, büyük hayal kırıklıkları da yaşadık. Fakat nedense hep bir yeni sayfa açma telaşımız oldu. Üstüne koyup gitmek yerine baştan aşağı değişimleri seçtik.
Yabancı statüsü, kulüp takımlarımızın sistemi, teknik adam seçimleri hep bu doğrultuda.
TERAZİDE TARTARAK
Gelen, gidenden hep uzaklaşmaya çalıştı.
Ara ara bu yüzden hep eski isimlere geri dönüldü. Başarıların kartvizitine güvenildi.
Ama yetmedi. Çünkü sistem müsaade etmedi. İyi mücadele etmek iyi takım olmak demek değildir. İyi futbol böyle bir şey değil.
O başta da dediğimiz gibi her yerde aynı zaten. Pep'in de dediği gibi her şeyi teraziye koyup tartarak deneyimlerden ders çıkartarak olur bu iş. Sadece gaz vermekle de olmaz, sadece taktiği beyaz taktiğin üzerine yazmakla da. A Milli Takım'ın en kritik maçında son vuruşu yapacak adam bulmakta zorlanıyorsak, olanı da oynatmıyorsak bu işte sorun var demektir. Sadece forvet de değil, hücum bileşenlerimizde de sorun var. Bu sorunu biz görüyorsak teknik heyet nasıl göremez.
Evet hatalı mı hatalı. Ve asıl büyük sorun Kuntz gitse de oyuna yine en baştan başlayıp geçmişteki hatalardan ders almayacaksak değişimin de kıymeti yok.