Giriş Tarihi: 26 Ekim 2023, 00:05
TARİH 18 Mart 1992. Yer: Ali Sami Yen Stadı. Kupa Galipleri Kupası'nda rakip yine bir Alman takımı Werder Bremen. G.Saray ilk maçı 2-1 kaybetmiş. Yenerse yarı finale çıkacak. Saha yoğun kar yağışı sebebiyle balçığa dönmüş. İki maç arasındaki fark bu. Ama sarı-kırmızılılar önceki gün olduğu gibi rakip kaleyi abluka altına almış. Saldırdıkça saldırıyor. Fakat olmuyor. 91. dakikada Rotariu altı pasta topa vurabilse G.Saray belki de yoluna devam edip UEFA Kupası'ndan önce Kupa Galipleri Kupası'nın sahibi olacak. Ancak top kaleye girmiyor. Aynı Kerem'in kaçırdığı gibi. O gün de aynı bugün gibi rakibin oynamadan sevindiğini yazmıştı gazeteler. Bayern maçını izleyince ilk o maç geldi aklıma. Çünkü bu maçtan da ileride böylesi bir sızlanmayla bahsedilecek. Bayern'i kendi yarı alanına hapsedişimiz, kaçanlar, Icardi'nin Panenka'sı ve 73'ten sonra tükenen umutlar. Dün kiminle konuştuysam "Maçın hakkı" diye başladı söze. "Maçın hakkı beraberlikti", "Maçın hakkı galibiyetti", "Maçın hakkı bu değildi" diye. Ve peşi sıra da "Yazık oldu" diye eklediler. Evet çok yazık oldu. Bayern gibi bir takımı ezip geçiyorsan, üstelik sahasından çıkarmıyorsan bu ifadeler hayli normal. Peki hatalarımız yok muydu? Elbette var. Çünkü hatalar olmasa bu sonuç olmazdı zaten. Okan hoca rakibin Bayern olduğunu unutmasa, gücünün tükendiği noktada kontrollü oyunu tercih etse, değişikliklerde geç kalmasa, Kerem o pozisyonları kaçırmasa, bu güzel oyun puan oyununa dönüştürülse kimse cümlelere "Maçın hakkı" diye başlamazdı o zaman.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.