Üç gol atan, gol krallığında zirveye yerleşen Osimhen'in kazanılan penaltıda topu Morata'ya vermesi, alkışlanacak bir hareketti. Osimhen bu tavrı ile ne kadar mütevazı olduğunu bir kez daha gösterdi. G.Saray'da kiralık oynamasına rağmen 40 yıllık G.Saraylı gibi mücadele eden, sahada basmadık yer bırakmayan, hücum dışında savunmaya da yardım eden Osimhen'i tüm takımın çok sevdiği o kadar belli ki; her gol sonrası futbolcuların hepsi onu kucaklamaya koştu. Alanya'da ikinci yarı asıl görevine dönen Sara nihayet, toparlanmaya başladı. G.Saray'ı bir maestro gibi yönetti, pas dağıtımında ön plandaydı. Sara'nın kendini bulması, Torreira'nın da iyi oynamasını sağladı. Barış Alper, G.Saray'ın cengaveri olduğunu futboluyla kanıtladı. Barış, bazı final paslarında topun şiddetini ayarlayabilseydi skor daha da farklı olurdu. Ama Barış'ın, Osimhen'in ikinci golüne yaptığı asist öncesi rakipten sıyrılıp topu önüne alışı ve ardından da pası mükemmeldi. Alanya'da tek başına savunmayı ayakta tutan Sanchez, Antalya karşısında da G.Saray'ın savunmadaki aklıydı. Abdülkerim ile yeniden uyumu yakalayan Kolombiyalı, hep doğru pozisyon alırken isabetli paslar verdi, bir pozisyonda hücuma çıkarken rakiplerini ipe un serer gibi geçmesi alkış aldı. G.Saray, farklı galibiyetle psikolojik olarak güçlendi, taraftarına zirve yarışında güven verdi ve taraftarını da yeniden sahanın içine çekti. Kasımpaşa maçında penaltıya neden olan Cuesta'yı, Okan Buruk yıpranmaması adına kadroya almayarak doğru yaptı…