Bayraklı'da, depremin ana merkezinde, on beşinci katta, durmak bilmeyen naletin titreşimi sayesinde, o duvardan bu duvara yedik dayağı! Daha öncesi, 'Korona!' denen bela yüzünden, içimde futbola karşın son kırıntılar kalmışken, nasıl tuz ile biber birleşerek yüreğimin üstüne düşmesin ki? 'Cacık!' olmuş bir ruh ile, tatsız-tuzsuz oturdum tezgaha... Geçen hafta, Malatya karşılaşmasında da Beşiktaş'ın, topa en fazla sahip olduğunu söylüyordu istatistikler...
Doğru ama, son dakikalarda yaşadığı tehlikeleri nereye koyacaktı ki? Gaziantep karşısında da, topa en fazla sahip takım Beşiktaş'tı ancak, Larin'in direkten dönen topu dışında, her iki kalecinin yere yattığı, uçtuğu bir pozisyonu, Ersin'in yediği gole kadar göremedik, değil mi? Rakip kaleye, sağdan soldan ortalar geliştirmedikçe! Rakip kaleciyi yerlerde süründürmedikçe! İzleyen taraftarların yürekleri, ağızlarına getirmedikçe! Orta alanda yüz yapsan, yüzelli pas yapsan, ne yazar? Haddini bilen, savunmayı çok çok önemseyerek, Maxim ile Dicko'nun nokta ataklarıyla, Mirallas'tan geldi, Beşiktaş'ı yaralayan o gol...
TAKTİKTE CİDDİ HATA VAR
Tamam, futbolda öyle kolay değildir, dolmuşla adam gönderip, taksiyle adam getirmek... Ve mevcutlarla gelenleri bir uyum içine sokmak, harbiden kolay bir iş değildir.
Ama kardeşim, en ileride hüngür hüngür top bekleyen Aboubakar gibi adamı topla, bir türlü öpüştüremiyorsan eğer, ismin de Beşiktaş ise, demek ki Sergen Hoca'nın oyun düzeni anlayışında ciddi hatalar var! Ersin'in haklı atılması ve ardından Larin'in golüyle mayası biraz da olsa kabardı Beşiktaş'ın ama Muhammet, Vida'nın yanlış pozisyon almasıyla, tabelayı ikiledi böylece... Son dakikada da Kenan Özer, lokmaları bıraktı kursakta(!) Geçen hafta Malatya karşısında şansı vardı, yırttı yırtmasına ancak, eğer şampiyonluğa oynuyorsan... Sekiz-on şutun olmalı karşı kaleye... Yoksa; 'Sakız çiğneyeyim, beraberliği idare edeyim!' dersen, dün akşamki gibi ayvayı da yersin, kursağın golle dolu, öylece dönersin İstanbul'a(!)
